Mezheb İmamlarının Çektiği Zahmetler
Mezheb İmamlarının Çektiği Zahmetler başlıklı yazımızı istifade sunuyoruz.
Ehl-i Beyt’ten meşhur Muhammed ve kardeşi İbrahim (r.a.e.), haklarını gasbeden Sultan Mansur’a karşı çıkmışlardı. Ebû Hanife (r.a.) de bu kardeşleri destekliyor, çok şiddetli ve açık olarak devletin bu zalim siyasetini tenkid ediyordu. Sultan Mansur, Ebû Hanife (r.a.)’ı susturmak için onu “kadiu’l kudat (temyiz mahkemesi başkanı)” olarak tayin etmeyi teklif etti. Ebû Hanife (r.a.) şiddetle reddetti. Bunun üzerine sultan, imâmın dövülmesini ve sonra da hapsedilmesini emretti. Bu eziyet ve işkence içerisinde hicri 150 senesinde vefat etti.”
Halife kendisine devlet kademesinde yer almasını teklif edince büyük imâm şöyle cevap vermiştir: “Hayır, bütün saltanatınızı bana bağışlasanız da yine kabul etmem. Zira biz, dünya saltanatını servetiyle beraber dünya ehline bıraktık. Şu dünyadaki ticaretimiz ve kârımız, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in sünnetini ihyâ etmektir.’’ İmâm Malik bin Enes (r.a.)’in devlet ve siyaset adamlarında çektiği azap ve zâhmetler diğer mezhep imâmlarından az değildir. Yüce ruhlu, sabır ve sebatın canlı örneği olan İmâm Ahmed bin Hanbel (r.a.) 14 sene çeşitli işkence ve zulme dayanmış, hak bildiği tevhid akidesi uğruna her şeyini, hatta hayatını dahi feda etmeye hazır iken, Cenâb-ı
Hâkk’ın merhameti onun yardımına yetişmiştir.
İmâm Serahsi (r.a.)’in 18 sene kuyu hapsine çarptırılması ve benzeri nice Ehl-i Sünnet Uleması’nın çektiği işkence, zulüm ve baskıların sayısı bir haylidir. Tüm bu örnekleri görmemezlikten gelerek bu mübârek insanlara dil uzatmak ve mezhepleriyle alay etmek adil bir yaklaşım olamayacağı gibi ilmi bir özellik de taşımaz.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, s.66-67)