Allâhü Teâlâ, göndermiş olduğu vahye yani Kur’an’a ve Resûlullâh (s.a.v.)’in sünnetine tabi olup itaat etmelerini bütün insanlara farz kılmıştır. Kerim olan Allâhü Teâlâ kitabında şöyle buyurur: “Gerçek mü’minler ancak o kimselerdir ki Allâh’a ve Resûlü’ne imân ederler, toplanmayı gerektiren bir meselede peygamberle bir araya geldikleri zaman, peygamberden izin almadan ayrılmazlar.” (Nur s. 62) “Muhakkâk Allâh mü’minlere, onların içinden Resûl göndermek suretiyle nimet verdi, iyilik etti ki Resûl onlara Allâh’ın ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyordu. Oysa önceden onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (A’raf s. 164) Bu âyet-i kerimede kitap ve hikmet beraberce zikredilmiştir. Allâhü Teâlâ’nın kitap diye buyurduğu, Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an’ı bilen ilim ehlinden işittiğim şudur ki: “Hikmet buyruğundan kasıt, Resûlullâh (s.a.v.)’in sünnetidir. Bunun bu manaya gelmesi bir haktır. Zira Allâhü Teâlâ Kur’an’da; “Ey imân edenler! Allâh’a itaat edin, Resûlü’ne ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Şayet bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allâh’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allâh’a ve rasûlüne götürün, onların hükmüne göre hükmedin. Bu hem hayırlı, hem de netice itibariyle daha iyidir.” (Nisa s. 59) buyurmuştur. Bazı ilim ehlinden; “Sizden olan emir sahipleri”nden maksadın, Resûlullâh (s.a.v.)’in göndermiş olduğu birliklerin komutanları olduğu nakledilmiştir. “Şayet herhangi bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz” yani “ihtilâfa düştüğünüz herhangi bir şeyde” demektir. Allâhü Teâlâ, kendilerine itaat edilmesini emrettiği emir sahiplerinin kimler olduğunu burada müslümanlara bildirmektedir. “Onu Allâh’a ve Resûlü’ne götürün” yani Allâhü Teâlâ, anlaşmazlık olduğu zaman nasıl hareket edileceğini, hüküm için kimlere başvurulacağını bildirmektedir. (İmam Suyutî, Akidede Sünnetin Yeri, s.10-11)