Avam, zenginler ve fakirlerden bir grup vardır ki, zikir meclislerinde bulunup, bunun kendileri için yeterli olacağını düşünürler. Bu sebeple bu davranışı âdet hâline getirmişlerdir. Kuru kuruya vaaz dinleyip, öğüt almadan ve amel de etmeksizin sevap kazanacaklarını sanarlar. Oysa aldanıyorlar. Çünkü zikir ve vaaz meclislerinin fazîleti ancak hayra teşvik edici olmalarındandır. Eğer teşvik etmiyorsa orada hiçbir hayır yoktur. Hayır yapmaya arzu duymak övgüye değer bir haslettir, çünkü amele yöneltir; eğer amele götürmüyorsa onda da hiçbir hayır olamaz. Bunlardan birisi bazen dinlediği vaazla aldanır; bazen de kadınlar gibi duyguya kapılır ve ağlar. Bazen korkutucu bir söz işitir, sararır ve der ki: “Ey Selâm olan Allâh! Selâmetli kıl; Allâh (c.c.)’a sığınırız, Allâh (c.c.) bana yeter; Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh…” Böylece bütün hayırları kazandığını zanneder, oysa aldanmaktadır. Bu kişi ise, doktorların meclislerine gidip, onların ilaçları anlatmasını dinleyen hastaya benzer. İlaç yapmaz, onunla uğraşmaz ve bu şekilde rahata kavuşacağını düşünür. Lezzetli yemekleri anlatan birinin yanına giden aç insan da aynı şekildedir. Şayet bütün vaazlar, fiillerini değiştirecek derecede senin bir sıfatını değiştirmiyorsa, Allâh (c.c.)’e yöneltip dünyadan yüz çevirttirmiyorsa, evet, kuvvetli bir şekilde bu yönlendirmeyi yapmıyorsa, dinlediğin vaaz bir fazlalıktır, aleyhinde bir delildir. Bu halde onu kendi lehinde bir vesîle görüyorsan aldanıyorsun demektir. (İmam Gazali, Aldananlar)