Karı-Koca Arasında Muhabbet Nasıl Sağlanır?
Karı-Koca Arasında Muhabbet Nasıl Sağlanır? başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
“Bununla beraber “Ben nefsimi tebrie etmem (temize çıkarmam). Çünkü nefis olanca şiddeti ile kötülüğü emredendir. Muhakkak, meğer ki, Râbbimin esirgemiş bulunduğu (bir nefis) ola. Zîrâ Râbbim çok yarlığayıcı çok esirgeyicidir.” (Yûsuf s. 53)
Bir kadın, hakkı olan mehiri kocası vermediği için hâkime müracaat ederek mehiri taleb etti. Hâkim, hüküm verebilmek için kadının iki şâhid huzurunda yüzünü açması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine kocası gayrete gelerek: “Buna gerek yoktur. Ben zevceme mehir vermeyi, borcumu kabûl ederek vaad ediyorum.” dedi. Ve zevcesinin yüzünün açılmasına razı olmadı. Bunun üzerine karısı da, hâkim ve iki şâhid huzurunda yüzünün açılmasına kocasının razı olmadığından memnûn olup dedi ki: “Şâhid olun, ben de kocamda olan mehir hakkım dan vazgeçtim”
“O cennetlerde gözlerini zevcelerine hasretmiş asla başka bir kimseyi nazarından geçirmez kadınlar vardır ki, onları zevclerinden (kocalarından) evvel insan ve cinden hiçbir kimse meshetmemiştir (dokunmamıştır). Hâl böyle olunca Rabbinizin nimetlerinden hangisini tekzîb edersiniz (yalanlarsınız).” (Rahmân s. 56-57) Yani Ehl-i Îmân ve ibâdet erbâbı için hazırlanmış olan cennetlerde bakışlarını ancak kocalarına hasretmiş ve zevclerinden (kocalarından) başkasını hatırından geçirmez, başkalarına bakmaz hâtûnlar vardır. Ki, onlara kocalarından önce hiç kimse dokunmamıştır.
Bu sebeple cennet ehlinin hâtunları gözleri ile kocalarından başkasına bakmadıkları gibi kocalarından başkasına muhabbet de etmezler. Karı ile kocadan herbirinin kalbleri bir diğerine karşı emîn ve muhabbetleri dâim olur. Şu halde Râbbinizin nimetlerinden hangisini yalanlamaya cüret edersiniz. Âyet-i celîlede kadınların tesettürü (örtünmesi) övülmüş ve karı ile kocanın birbirine karşı muhabbetlerinin devamının ancak tesettürde (örtünmede, kendine haram olan kimselerden sakınmada ve tesettür-i şer’înin tamamında) olduğuna işâret olunmuştur.
(Hz. Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu (k.s.), Sûre-i Yûsuf Tefsîri, s.72-73)