Bildiğiniz gibi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanıyor.
Kadın ve erkeği birbirine rakipmiş gibi göstermek her
iki cinse karşı da yapılmış bir zulümdür. Çünkü onlar, birbirinin
tamamlayıcısıdır ve Allâh bunu bir hikmetle yaratmıştır:
“Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp
aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de onun varlığının
delillerindendir.” (Rûm s. 21)
Kadın hakkı ve özgürlük sloganlarıyla kadının hak ve özgürlükleri
elinden alınmıştır. Çağımız insanı kadını yeterince
tanıyamamıştır. O, zarif ve ince yapılı olup şefkat ve merhamet
meziyeti yüksektir. Annelik görevini yerine getirerek
sıcak bir aile ortamında mutlu olmak kadının yaratılışında var
olan bir özellik. Kadının görevleri yapı ve yaratılışına uygun
olmalıdır. Eşitlik söylemleriyle narin yapılı bir varlığa kaldıramayacağı
görevler yüklemek âdil bir tutum değildir. Süslü ve
cilâlı sözlerle kadını vahşî Kapitalizm’in kölesi, sömürü çarkının
kurbanı yapmak kadın hak ve özgürlüğü olamaz.
Kadın, gerçek yerini İslâm’da bulmuştur. Asrı Saadet’te
annelik, aile kurma, çocuk sahibi olma hakkını ideal anlamda
kullanmıştır. Bununla birlikte kadınlarda otorite ve dirâyet gibi
meziyetler diğer meziyetlerine göre biraz daha geri plândadır.
O yüzden aile reisi erkektir. Kadından otorite olmaz.
Kadında olmayan bir yeteneği ondan istemek kadına yapılmış
bir iyilik değildir. Onun tabiî ve fıtrî özelliklerini dikkate
almayanlar dengeyi bozar, problemlerin artmasına sebep
olurlar.
Günümüzde oradan oraya koşturan kadınlar, kreşlerde
anne şefkatini (boş yere) arayan çocuklar ve fast food tarzı
bir yaşam sürülen ev bozulan dengenin yansımalarıdır.
Bu problemlerin çözüm yolunu Allâh Resûlü (s.a.v.) 1400
yıl önce insanlığa sunmuştur: “Kadın bir avrettir. Kadının,
Allâh’a en yakın olduğu yer, kendi evidir. Dışarı çıktığında
şeytan, onu erkeklere süslü göstermeye çalışır.” (İbn
Battal, 4/82)
(Basından Derleme)