İyiliği Emretmek Kötülüğü Nehyetmek
İyiliği Emretmek Kötülüğü Nehyetmek. Her Müslümanın mükellef olduğu çok mühim bir vazife vardır. O da iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmaktır.
Mârufu emredip münkerden nehyetmek dinde en büyük kutup noktasını teşkil eder. Allâhü Te‘âlâ’nın Peygamberler göndermesinin en mühim sebebi de budur. Şâyet mârûfu emredip münkerden nehyetmek ortadan kaldırılıp, ilim ve amel ihmâl edilseydi, Peygamberlik atâlete, diyânet çöküntüye uğrar, ihtilâf çoğalır, sapıklık yayılır, cehâlet ortalığı kaplar, fesâd her tarafa sirâyet ederdi. Her ne kadar bu bataklığa daldıktarı için kıyâmete kadar farkında olmasalar da, bozgunluklar çoğalır, memleketler harâb olur ve insânlar helâke giderler.
Günümüzde yaylımdaki hayvanlar gibi, insânlar şehvetlerinin arzûlarına takılmış, yeryüzünde Allâh (c.c.) uğrundaki mücâdelede yerenlerin yermesine aldırış etmeyen gerçek mü’minler azalmıştır, ilmini tekeffül edinmek, infâzını üzerine almak, kaybolan bu sünneti yenilemek, isbâtına çalışmak ve yeniden dirilmesine gayret etmek sûretiyle bu boşluğun telâfisine ve bu gediğin kapatılmasına çalışan kimse, insânlar arasında, zamanın öldürdüğü bir sünneti diriltmeğe çalışan ve bu sâyede zirvesine yaklaşamayan bütün yakınlıkların fevkine ve böyle büyük bir dereceye yükselmiş olur.
“Sizden öyle bir cemâat bulunmalıdır ki, onlar herkesi hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükten vaz geçirmeğe çalışsınlar. İşte onlar muradına erenlerin tâ kendileridirler.” (Al-i İmrân s. 104) âyet-i celîle, emr-i mârûf ve nehy-i münker’in vücûbunu ifâde etmektedir. Çünkü “Bulunsun” bir emirdir. Emrin zahiri vücûbtur. Aynca kurtuluşun emr-i mârûf ve nehy-i münker’e bağlı olduğu ifâde edilmektedir. Çünkü “îşte onlar, muradına erenlerin tâ kendileridir” cümlesi, felâha ulaşanların, ancak bunlar olduğunu ifade etmektedir. Aynca emr-i mârûf’un farz-ı ayın olmayıp farz-ı kifâye olduğu ifâde edilmektedir.
(İmâm-ı Gazâlî (r.âleyh), İhyâu Ulûmi’d-dîn, c.2, s.756)