İtikâf üç kısımdır.
1. Vacip: İki kısma ayrılır.
Sözle adanarak vacip olan: “Allâh (c.c.) için bir gün veya bir ay oruç tutmak üzerime borç olsun” şeklinde mutlak veya “Allâh (c.c.) hastama şifa verirse bir gün oruç tutmak Allâh için üzerime borç olsun” şeklinde şarta bağlı olarak adanan itikâftır.
Fiille vacip olan: Nafile bir itikâfa başladıktan sonra henüz tamamlamadan bozulmasıyla kişiye vacip olan itikâf.
2. Sünnet: Ramazan’ın son on gününde yapılan itikâftır. Hz. Aişe (r.anha)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vefat edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfta bulunurdu. Ondan sonra eşleri de itikâfta bulundular.” İmam ez-Zührî şöyle der: “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir şeyi yapar ve onu terk ederdi. Medine’ye girdikten sonra vefatına kadar itikâfa girmeyi hiç terk etmedi. Bu, itikâfın vacip olmasını gerektirir. Fakat sahabe (r.a.e)’den itikâfa girmeyenlere hiçbir müdahalede bulunulmaması sünnet-i müekkede olmasını gerektirmiştir.”
3. Mendup: Zikredilen iki kısmın dışında herhangi bir zamanda itikâfa girmek. İtikafın asgari süresi vacip itikâfta süre, en az bir gün olmalıdır. Çünkü bu itikâfta oruç şarttır. Nafile itikâfta süre, İmam Ebu Hanife’ye (r.h.) göre; bir gün, İmam Ebu Yusuf’a (r.h.) göre; gündüzün yarısından çoğu, İmam Muhammed’e (r.h.) göre; az bir zaman ve daha fazlasıdır.
(Sualli Cevaplı İslam Fıkhı, c.3, s.395-396)