İsmail (a.s.) babası İbrahim (a.s.)’ın vefâtından sonra, gerek Kâbe ve gerek Hacc âmellerine âit hizmetleri yürütme ve yönetmeye devam etti. İlk olarak Kâbe’ye örtü örttü. Yüce Allâh, İsmail (a.s.)’a Peygamberlik verdi. Onu, Mekke’de ve Mekke çevresinde oturan Cürhüm ve Amalika halkı ile Yemen kabilelerine, Me’rib ve Hadramevt taraflarına peygamber olarak gönderdi. Elli yıl, onları İslâmiyet’e davet etti. Davet ettiği kimselerden bazısı imân, bazı inkâr etti. İmân edenler, pek az idi. İsmail (a.s.), vazifesinde sabır ve sebat edenlerdendi. Sözünde sâdıktı. Günâhkârları Mekke Haremi’nden ilk sürüp çıkarandı. Kendilerine üstün meziyetler verilenlerin en hayırlı olanlardandı. Namazlarını kılmalarını, zekâtlarını vermelerini, ev halkına ve kavmine emrederdi. Kendisi Allâh (c.c.) katında rızâya ermişti. İsmail (a.s.); Mekke’nin sıcaklığından şikâyetlenince, Yüce Allâh: “Ben, sana, Cennet’ten bir kapı (pencere), açacağım! Kıyâmet gününe kadar, oradan, sana serin serin yel esecektir!” buyurdu. Pencere açılacağı bildirilen yer, kendisinin, vefât ettiği zaman, gömüldüğü yer olan Hicr idi. Asr-ı Saadet’ten sonra (Hicrî: 64) Abdullah b. Zübeyr (r.a.), Haccac’ın mancınıkla attırdığı taşlarla yıkılan Kâbe’yi, yeniden yaptırırken, Hatîm’i kazdırdığı sırada, orada, yeşil taştan bir tâbut buldu. Bunun hakkında Kureyşîlerden bilgi istedi. İstediği bilgiyi, hiçbirinde bulamayınca, Abdullah b. Safvan (r.a.)’a adam gönderip ondan sordurdu. Abdullah b.Safvan (r.a.): “Bu, İsmail (a.s.)’ın kabridir. Onu, yerinden kımıldatma!” dedi. Abdullah b. Zübeyr (r.a.) de, tabutu olduğu gibi bıraktı. (M. Asım Köksâl, Peygamberler Tarihi, c.1, s.233-234)