İntihar Eden de Eceli ile Ölmüştür, Öldürülen de!
İntihar Eden de Eceli ile Ölmüştür, Öldürülen de! başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Bazen kişi eceliyle değil de, bir katilin öldürmesiyle bu ecel kesilir gibi iddiaları çok anlamsızdır. Çünkü Cenâb-ı Hâkk (c.c.) bir kişiye yüz yıl bir ömür tayin ve takdir etmiş ise, bu ömrü kim kesebilir? Allâhü Te‘âlâ’nın bu takdir ve iradesine başka birisinin iradesinin hakim olması demek olmaz mı? Böyle bir inanç caiz ve mümkün olur mu? Bu görüşün filozoflardan alındığı apaçıktır. Çünkü Allâhü Te‘âlâ bu kişinin hayatının, bir katil tarafından öldürülmesiyle sona ereceğini kesinlikle biliyordur. O halde, “eğer ölmeseydi, yüz sene yaşayacaktı” düşüncesi yersiz, manasız ve kader inancına tamamen terstir.
Biri dese ki; “Madem ki ecel, Allâhü Te‘âlâ’nın bildiği ve takdir ettiği zamanın dolması ve hayatın durmasıdır ve bu asla tebdil ve tağyir de olunamayacağına göre, o halde biz, yanmaktan, suda boğulmaktan, savaşta ölmekten ve nihayet hayatın kesilmesine ve yok olmasına sebep olacak şeylerden niçin korkuyor ve tedbirlere başvuruyoruz?”
Cevâben diyoruz ki; “Biz gaybi bilemeyiz. Gaybı ancak Allâhü Te‘âlâ bilir. Allâhü Te‘âlâ’nın hayatımız hakkındaki illeti neticesi olan takdirini, nasıl olacağını da bilemeyiz. Hayatımızın sona ermesine sebep olabilecek herhangi bir şeyin ne olabileceği bizce meçhul olduğundan dolayı korkuyor ve tedbirler almaya, aramaya çalışıyoruz.”
Diğer taraftan, ateşin yakıcı, suyun boğucu, dövülmenin elem verici, silahın öldürücü ve yok edici olduğu ilahi bir kuraldır ve her aklı başında olan kişiler tarafından da bu gerçek bilinmektedir. O halde, hayatın sona ermesine sebep olacak bu gibi şeylerden korunmak ve onlara karşı tedbir almak, korunma yollarını aramak vaciptir. Ancak gene unutmamak gerekir ki, ecel birdir, bellidir ve ilâhi takdir değişmez.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, s.219-220)