İdarecilerle Hemdem Olmaktan Kaçınmak
İdarecilerle Hemdem Olmaktan Kaçınmak başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Tasavvuf büyüklerinin ahlâklarından biri de meşru bir mazereti veya iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak gibi maslahata yönelik Şer’î bir gerekçe göstermeden vali ve idarecilerle hemdem olmamak, onların kapılarını aşındırmamaktı. Bunu yaparken de Resûlullâh (s.a.v.)’in şu hadislerini delil gösterirlerdi: “Cehennem’de Hebheb denilen bir vadi vardır. Allâhü Te‘âlâ burasını ceberut idarecilerle zalim idarecilerin huzuruna çıkan dalkavuk kurralar (âlim-hafızlar) için hazırlamıştır.” Bir gün Basra Valisi, Mâlik b. Dinar (r.âleyh)’e şunları söyledi: “Sana, bize karşı ağır sözler söyleme cesareti verenin; bizim de karşılık verememizin sebebinin ne olduğunu biliyor musun? Elimizdekilere göz dikmemen, sahip bulunduklarımıza metelik vermemendir.”
Fudayl b. Iyâz (r.âleyh) şöyle demiştir: “Vallahi Hârunü’r-Reşid yanıma girmek için izin istese kendisine müsaade etmem, meğerki buna mecbur bırakılmayayım. Hâl bu iken şu dervişlerden kimileri nasıl oluyor da kendiliklerinden onun huzuruna çıkabiliyorlar?” Yine şöyle demiştir: “Ömer b. el-Hattâb (r.a.) gibilerinin dışındaki idarecilerin huzuruna çıkıp kendileriyle hemdem olmak doğru değildir. Hele bizim gibileri bu işe hiç yeltenmemelidir. Çünkü onların müşahede ettiğimiz zulümlerine, haksızlıklarına engel olamadığımız gibi ipek yaygılar üzerinde oturmaları ve bu tür kumaşları kullanmaları gibi münker fiillerine de ses çıkarmaktan âciziz.” Mekke Valisi Muhammed b. İbrahim Kabe’yi tavaf etmekte olan Süfyan es-Sevrî (r.âleyh)’in yanına yaklaşıp selâm verince Süfyan: “Selamla neyi amaçlıyorsun? Senin de tavaf ettiğinden haberdar olmamı istiyorsan tamam amacına ulaştın haydi git” der. Bir keresinde Muâviye (r.a.)’in huzurundaki âlimler bazı konularda görüşlerini belirttikleri halde aralarından Ahnef b. Kays (r.a.) bir tarafta sessiz durur. Muâviye (r.a.): “Ahnef neyin var niye konuşmuyorsun?” diye sorunca şu çarpıcı cevâpla karşılaşır: “Yalan söylersem Allâh (c.c.)’dan, doğru söylersem senin hışmından korkarım! Bu bakımdan susmayı yeğledim.”
(İmâm Şaranî, Selef-i Sâlihîn’in, Evliyâullah’ın Yüce Ahlâkı, s. 36-37)