Geçmiş büyükler İblis’e karşı savaşmaktan gaflete düşmemişler, şeytânın hile ve tuzak noktalarını tanımak için ince eleyip sık dokumuşlardır. Bugün insanların çoğu, bu ahlâkî ilkeden habersiz bulunmaktadır. Oysa İblis bizden gaflete düşmediği gibi bizim de ondan gaflete düşmememiz gerekir. Çünkü İblis pusuya yatmış, insanları Allâh (c.c.)’un gazâbına düşürmek için fırsat kollamaktadır. Hadiste şöyle buyuruluyor: “İblis, tahtını denizin üzerine kurar, ardından seriyye ve askerlerini etrafa salar. İblis’in en değerli adamları insanları en çok fitneye düşürenleridir.” (Müslim) Vehb b. Münebbih (r.âleyh) anlatıyor: “Melun İblis: “Ya Râbbi, kullarının seni çok sevmelerine karşın sana nasıl isyân ettiklerini, bana kızmalarına rağmen bana ne kadar boyun eğdiklerini görüyor musun?” der. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ meleklere şöyle vahyide bulunur: “Beni sevmelerine karşılık onların isyânlarını bağışladım, İblis’e aşırı düşmanlıklarının bedeli olarak da ona boyun eğmelerini görmezlikten geldim.” Fudayl b. Iyâz (r.âleyh) şöyle demiştir: “İblis, âdemoğluna şu dört husustan birini benimsettiğinde “Ben artık ondan başka bir şey istemem” der: 1. Kendini beğenmesini, 2. Âmelini çoğumsamasını (çok görmek), 3. Günâhlarını unutmasını, 4. Tıka basa doymasını ki en yamanı budur, çünkü ilk üç maddenin temelini oluşturur.” Vehb b. Münebbih (r.âleyh) şöyle diyordu: “Aman şeytâna görünürde düşman olup da gizlice kendisine saygı göstermeyiniz. İsyankâr olarak geceleyene şeytân gelin olarak yaklaşır!” (İmâm Şa’rânî, Tenbihü’l-Muğterrin Tercümesi, s.256-257)