Oruç tutan kimse eğer unutarak yer, içer veya cinsî münasebette bulunursa orucu bozulmuş olmaz.
1. İftarlarda az yemeye itina etmek: Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlu, midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak birkaç lokmacık ona yeter.” (Tirmizî) “Kâmil mümin, karnını tamamen doyurmaz.” (Dârimî)
(Ramazân ayının başında veyâ ortasında veyâ sonunda üç kere okunacak dua.) Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm “Allâhü Râbbün ahadün samedün ferdün li’l-’âlemîne, nebîyyinâ Muhammedin erselehu mübeşşiran. Li’l-kâfirîne münzirûne münzîran mine’n-nâri ve münziran nebîyyinâ Muhammedün ahadün, hâmidün ve kâsimun ve şâhidün li’l-mü’minîne ve kâimun nebîyyinâ Muhammedün vehüve nebîyyü’l- Mustafâ salla’llâhu Te’âlâ ‘aleyhi ve sellem. Ve’l-imâmu’l-murtezâ, ve’r-resûlü’l- müctebâ, nebîyyinâ Muhammedün hüve’r-resûlü’l-murselü, sâhibu’l-kitâbi, münziru ve’l-kitâbu’l-mecdü, nebîyyinâ Muhammedün sâhibu’l-livâ’i ve’l-minberi ve’l-burâki’l- ezheri ve’r-rızâ’i ve’l-kevseri nebîyyinâ Muhammedün ve zeynü’l-cinâni Ahmedün, ‘abdun mutî’un, ‘âdilün, ‘abdun, cevâdün, nâfi’un, li’l- müşrikîne kâilün, nebîyyinâ Muhammedün ve şefî’unâ Muhammedün ve resûlünâ Muhammedün fahrun lenâ Muhammedün hayrun li’l-’âlemîne şefî’un li’l-müznibîne ve’lmücrimîne, nebîyyinâ Muhammedün ihtârahu ve erselehu fî hâlkıhî şerrafehu, yuhibbuhu nebîyyinâ Muhammedün salla’llâhu ‘alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma’îne bi-rahmetike yâ erhame’r- râhimîn.”
Ebû Saîd Hudri (r.a.)’den bildirilen Hadîs-i Şerîf’te: “Ramazân-ı şerîfin ilk gecesinde Cennet ve gök kapıları açılıp, son gecesine kadar kapanmaz. Ehl-i Sünnet ve Cemâatten Ramazân gecelerinde namaz kılan kimsenin, her secdesi için Allâhü Te’âlâ bin yediyüz sevâb yazar ve onun için Cennette kırmızı yakuttan bir ev yaptırır
(Bu iki duâ akşamla yatsı arasında 3’er defa okunmalı ve okuyuştan önce Yâsîn-i Şerîf okunmalıdır.)
Receb-i Şerîf’in yirmi yedinci gecesi on iki (12) rek’at namâz kılınır. Her iki rek’atta bir selâm verilir.
Kendini tanımak, bilmek istersen, iki şeyden yaratılmış olduğunu bilmelisin.
Bir insan kelime-i şehâdet getirerek Cenâb-ı Hâkk’a bir söz vermiş olur. Bu söz ile insan, Resûlullâh (s.a.v.) vasıtasıyla Allâh (c.c.)’dan gelen her şeyi olduğu gibi kabul ettiğini ve gücünün yettiği kadar bunlara uyacağını kabul etmiş olur.
Abdullah ibni Amr ibni’l-Âs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu:
E‘ûzü bi’llâhi mine’ş- şeytâni’r- racîm. Bi-smi’llâhi’r- rahmâni’r- rahîm. Selâmün ‘aleyküm ketebe rabbüküm ‘alâ nefsihi’r-rahmeh. Selâmün aleyküm bi mâ-sabertüm feni‘me ‘ukbe’d-dâr.
Bu zamânın ve diğer zamânların şerrinden Allâh’a sığınıyorum. Senin celâlin ve cemâline sığınıyorum. Bu yılın belâlarından ve o yıl içerisinde hükmettiğin sıkıntılardan Sana sığınıyorum.
Kurbân bayramının arefe gününün sabah namâzından itibâren bayramın dördüncü gününün ikindi namâzına kadar yirmi üç vakit farz namâzlardan sonra bir def‘a: “Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illâ’llâhü va’llâhü ekber, Allâhü ekber ve li’llâhi’l hâmd” diye tekbîr alınır ki, buna teşrîk tekbîri denir.
Kurbân bayramının arefe gününün sabah namâzından i‘tibâren bayramın dördüncü gününün ikindi namâzına kadar yirmi üç vakit farz namâzlardan sonra def‘a:“Allâhüekber, Allâhüekber, Lâ ilâhe illâ’llâ huva’llâhu ekber, Allâhü ekber ve li’llâhi’l hamd”diye tekbîr alınır ki, buna (teşrîk tekbîri) denir. Teşrîk tekbîrleri, âlimlerin birçoğuna göre vacîbdir
Hacca gitmeye gücü yeten insanlara, Beytullâh’ı ziyâret etmek Allâh (c.c.)’un bir emridir. Kim Allâh (c.c.)’un emrini inkâr ederse, şunu bilsin ki, Allâh (c.c.)’un hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Hâkk Teâlâ: “Onda apaçık deliller, Makâm-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allâh’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.
Îkâz: Şifâ Âyetleri, bir def‘ada hepsi okunmak üzere sabah ve akşam yedişer def‘a okunacaktır. Hastalığın şiddetine göre sayı artırılabilir. Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Ve yeşfi sudûra gavmin Mü’mînîn. (Tevbe s. 14) Ve şifâun li-mâ fî’s-sudûr. (Yûnus s. 57) Yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvênuhu fîhi şifâun li’n-nâs. (Nahl s. 69)
Bozulan her türlü orucun sonucunda mutlaka keffaret gereklidir denemez. Bu yüzden keffaret ancak onu gerektirecek hususi durumlarda vacip olur. Bu hususi durumlar şunlardır: Kamil manada orucun bozulması yani orucu bozma denilen kasıtlı olarak yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmak eylemlerinden biri ile bozulan Ramazan orucudur.
(Ramazân Ayı’nın başında veyâ ortasında veyâ sonunda üç kere okunacak duâ.) “Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Allâhü Râbbün ahadün samedün ferdün li’l-‘âlemîne, nebîyyinâ Muhammedin erselehu mübeşşiran.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Duâ ibâdetin iliği ve özüdür.”
“Resûlullâh (s.a.v.)’in bir bayram namazı hutbesinde; “Biz işte bu günümüze ilk olarak namazla başlarız sonra dönüp kurbanlarımızı keseriz. Kim bu şekilde hareket ederse şüphesiz bizim sünnetimize uygun davranmış olur” buyurmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.v.), Arefe günü en ziyâde şöyle derlerdi: *“Lâ-ilâhe illa’llâhü vahdehû lâ-şerîke leh, lehü’lmülkü velehu’lhamdü bi-yedihi’l-hayr ve hüve ‘alâ külli şey’in kadîr.”
Bu sene Kadir Gecesi 18 Nisan 2023 gününü 19 Nisan’a […]