Sultan Ahmed, babası III. Mehmed, onun babası III. Murad ve onun babası II. Selim’den sonra, yâni Kanûnî’den beri, devlet işleriyle ilk defa bu derece ciddî şekilde ve kâbiliyet göstererek uğraşan hükümdardır. Çocuk yaşında gösterdiği zekâ ve kavrayış, sonradan oğulları II. Osman ve IV. Murad’da dehâ derecesini bulmuş ve bu iki hükümdar da babaları gibi çocuk denecek yaşta büyük kâbiliyet göstermişlerdir. Sultan Ahmed, çok dindardı. Yavuz Sultan gibi son derece sade giyinir, hattâ çok değerli kumaşlar kullanmazdı. Diğer bir meziyeti, büyükbabası, bilhassa babası zamanındaki Harem’in fevkalâde nüfuzuna, daha tahta geçer geçmez büyükanası Safîye Vâlide Sultan’ı Eski Saray’a göndererek son vermesidir. Onun hükümdarlığı boyunca hiç bir Saray kadınının nüfuzu bahis konusu olmamıştır. Tek kardeşi Şehzade Mustafa’yı îdâm ettirmemesini, tahta çıktığı anda kendinden başka hanedanın hiç bir erkek üyesi olmamasına, yâni henüz şehzadesi doğmamasına ve Şehzade Mustafa’nın aklî durumunun bozuk, binaenaleyh şer’an saltanatı kâbil olmamasına bağlamak da mümkündür. Zira Sultan Ahmed, oğulları II. Osman ve bilhassa IV. Murad derecesinde olmamakla beraber, sert ve icâbında devletin yüksek menfaatleri için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyen bir şahsiyetti. Sultan Ahmed, babası III. Mehmed’in yaptığı gibi bir tek defa olsun sefere çıkmamıştır. Mamâfîh XVII. asırda artık geçen asırdaki gibi bizzat ordularının başına geçen Avrupa hükümdarlarının sayısı da belirli şekilde azalmıştır. Buna karşılık Ahmed Hân, İstanbul’da her fırsatta halk arasında dolaşmış, Bursa, Edirne, Çanakkale gibi yakın yerlere de gitmiştir. Gayet kuvvetli, çok iyi binici, atıcı, avcı ve silâhşördu ki bu meziyetleri oğulları II. Osman’la IV. Murad’a, fevkalâde bir şekilde gelişerek intikal etmiştir. Edirne’de bir şeşperi (Savaş araçlarından altı dilimli topuz) 30 metre yüksekliğindeki bir burçtan aşırıp 500 metre mesafeye fırlatmaya muvaffak olmuş, şeşperin düştüğü yere bir sütun (nişan taşı) dikilerek olay ebedîleştirilmiştir. (Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, s.136)