Hz. Peygamber Efendimiz’in Yüce Ahlakı

Hz. Peygamber Efendimiz’in Yüce Ahlakı. Peygamber Efendimiz’in yüce ahlakının anlatıldığı yazımızın ikinci bölümünü istifadenize sunuyoruz.


Hz. Hüseyin (r.a.) der ki: “Babam dedi ki; Peygamber (s.a.v.)’in huzuruna girenler, talip olarak girerler, en büyük ilim zevkini tatmış ve yol gösterici oldukları halde çıkarlardı. Kendisinin her işi itidal üzere idi, ihtilafsızdı. Gaflete düşerler endişesiyle, Müslümanları uyarmaktan geri durmazdı. Her hali mutad idi. İbâdet ve taat için kendisinde tam bir istidad vardı ne hakkı tecavüz, ne de onu yerine getirmekte kusur ederdi. Kendisine yakın olanlar, insanların en hayırlıları idiler. Onun katında Ashâb (r.a.e.)’in en üstünü, öğüdü en şümullü olanı ve mertebece en büyüğü de muhtaçlara yardımı ve imliği en güzel olanı olurdu.” dedi.


Babama, Peygamber (s.a.v.)’in meclisindeki âdetinden sordum, o da: “Resûlullâh (s.a.v.) Allâh (c.c.)’u zikretmedikçe ne oturur, ne de kalkardı. Mecliste yerlerden bir yeri kendisine belirlemez, böyle yapmayı men ederdi. Nerede olursa olsun, oturan bir cemaatin yanına vardığı zaman üst başa geçmez, meclisin sonuna oturur ve böyle yapmalarını Müslümanlara da emrederdi. Kendisiyle birliğe oturan herkese nasibini verir, öyle ikram ederdi ki, herkes Resûlullâh (s.a.v.) katında kendisinden daha mükerrem bir kimse yok sanırdı. Kendisiyle oturan veya gelip hâcetini arzeden kimsenin her şeyine, dönüp gidinceye kadar katlanırdı. Bir kimse, kendisinden bir hâcette, istekte bulununca, onu reddetmez, verir yahut tatlı ve yumuşak bir dille geri çevirirdi. Onun döşeği ve güzel ahlâkı, bütün insanları içine alacak kadar genişti. Onlara şefkatli bir baba olmuştu. Hak hususunda herkes onun katında eşitti. Peygamber (s.a.v.)’in meclisi bir ilim, hayâ, sabır ve emanet meclisi idi. Meclisinde ne sesler yükselir, ne bir kimse suçlanır, ne de işlenmiş bir kusur ve hata açığa vurulurdu.


(M. Asım Köksâl, İslâm Tarihi, 8.c., 897.s.)