Hz. Osman (r.a.)’in hayatını inceleyen kimse görecektir ki, onun yönetimdeki siyaseti yumuşaklık ve öğüt vermek istikâmetindeydi. Hz. Ömer ve Hz. Ebû Bekir (r.a.e.) döneminde olduğu gibi keskinlik, kesin tavır ve korkutma siyaseti gütmüyordu. Onun bu siyasetinin belirtilerini halife seçildikten sonra yaptığı şu konuşmada görmek mümkündür: “Sizler yok olacak bir dünyadasınız. Ebedîlik ifade eden bir dünyada değilsiniz. Ömrünüzden bir kısmını geçirmiş bulunuyorsunuz. Kalan ömrünüzde gücünüzün yettiği kadar hayırlı işler yapmakta acele ediniz. Dünya aldanma üzerine kurulmuştur. Şu dünyaya aldanmayınız. Sizden önce geçenlerden ibret alınız. Dünyayı imar edenler ve dünyadan bir takım şeyler elde edenler nerede? Onlar dünya hayatının sonuna gelmediler mi? Yapmanız gerekli olan şeylerden gafil olmayınız. Yoksa o yapmanız gereken şey sizden gafil olmaz. Dünyayı bir kenara atıp âhireti isteyiniz.” Hz. Osman (r.a.) valilerine birer yazı gönderdi. Valilere gönderdiği yazıda şöyle diyordu: “Hz. Allâh (c.c.) yarattıklarını hak üzere yarattı. O, haktan başkasını kabul etmez. Aman ha! Emânete dikkat ediniz. Emâneti koruyanlardan olunuz. Emâneti ortadan kaldıran ilk siz olmayınız. Siz bu yolu tutunuz ki sizden sonra gelip bu yolu tutanlarla ortak olasınız. Aman ha! Vefâlı olunuz. Yetime ve İslâm devleti ile antlaşması olana zulmetmeyiniz. Çünkü Hz. Allâh (c.c.) bunlara zulmedenlerin hasmıdır. Hz. Allâh (c.c.) yöneticilere yönettiklerini gütmekte ve onlardan vergi almakta hırslı olmamakla emretmiştir. Tutulacak en adaletli yol, müslümanların işlerini dikkatle yerine getirip onlara haklarını vererek, görevlerini yerine getirmelerini sağlamaktır. Sonra zimmet ehli olanların işlerine de dikkat edip onlara da hakları olanı vermek, görevleri olan şeyleri yapmalarını sağlamaktır.” (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.89-90)