Hz. Mevlana’yı Doğru Anlamak

Hz. Mevlana’yı Doğru Anlamak Konulu yazımız Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (k.s.)’nin sözlerinin bugün yanlış anlaşılıp yorumlandığı ile ilgilidir.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (k.s.), olgun, âlim ve velî bir Müslüman idi. Onun çeşitli din, mezhep, meşreb sâhibi kimseleri kendisine hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevâzuu, gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, İslâm dîninin emrettiği güzel ahlâkından bâzı nümûnelerdir.

Onda, bunlardan başka İslâm ahlâkının diğer hususları da kemâl derecede mevcuttu. Hz. Mevlana’yı yalnız bir mütefekkir, şâir gibi düşünmek ve o şekilde anlamaya çalışmak, aslı bırakıp, herhangi bir özelliği içinde sıkışıp kalmaya benzer. Bu ise, en azından Mevlana’yı çok eksik ve yarım anlamaya, hattâ hiç anlamamaya sebep olabilir. Nitekim Hazret-i Mevlânâ’yı, sözlerini, yolunu anlamanın anahtarını, kendisi bir rubâisinde şöyle dile getirmektedir:

Ben sağ olduğum müddetçe Kur’ân’ın kölesiyim

Ben Muhammed Muhtâr’ın (s.a.v.) yolunun tozuyum Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse,

Ben ondan da uzağım, o sözlerden de uzağım. (Rubaiyyat:1331)

Mevlana Celaleddin-i Rumi (k.s.) tasavvuf deryâsına dalmış bir Hakk âşığıdır. İlmi, tesbîhleri, sözleri ve nasîhatları bu deryâdan saçılan hikmet damlalarıdır.

Ney, rebap, tambur gibi çeşitli çalgı âletleri çalınarak yapılan törenler ve âyinler, ilk defâ 15. asırda ortaya çıkmıştır. İlk mevlevî bestelerinin bestelenmesi de aynı zamâna rastlar. Bu târih, Mevlânâ Hazretleri’nin yaşadığı devirden 3-4 asır sonradır. Onun Mesnevî’sinde geçen “ney” kelimesi, bâzı kimseler tarafından çalgı âleti olan ‘ney’ şeklinde düşünülüp anlaşıldığı için, yanlış olarak, kendisinin ney çalıp dinlediği sanılmıştır.

Mesnevî şârihlerine göre “Mesnevî’nin birinci beytinde [Dinle neyden, nasıl anlatıyor, ayrılıklardan şikâyet ediyor] geçen “ney”, İslâm dîninde yetişen kâmil, yüksek insan demektir. Bunlar kendilerini ve her şeyi unutmuştur. Zihinleri her an, Allâhü Te’âlâ’nın rızâsını aramaktadır.

(Midhat Bahârî Beytur, Mesnevî Gözüyle Mevlâna, s.103)