Câbir (r.a.) dedi ki: “Mescid hurma kökleri, kütükleri üzerinde kurulmuştu. Peygamber (s.a.v.) hutbe irat edecekleri zaman kütüklerden birine çıkardı. Sonra bilâhare minber yapılınca, mezkûr kütüğün deve sesine benzeyen bir sesle, hasretten ve iştiyâktan inlediğini duyduk.” Enes (r.a.)’in rivâyetinde: “Mescid bile onun sesinden sarsıldı, sallandı.” Sehl b. Sa’d (r.a.)’in rivâyetinde: “Onu gören insanların ağlaması da çoğaldı.” El-Muttalip Ubey (r.a.)’in rivâyetinde: “Çatlayıp yerinden oynadı. Nihâyet Resûlullâh (s.a.v.) geldi, mübarek elini üzerine koydu da ancak ondan sonra sustu.” Diğer bir rivâyette Nebi (s.a.v.): “Zikirden yitirdiği şeyden dolayı ağlıyor bu” dedi. “Nefsim yed-i kudretinde olana yemin ederim ki, eğer onu kucaklamasaydım, okşamasaydım Resûlullâh’a karşı hasret ve hüznünden dolayı kıyâmete kadar böyle ağlayacaktı.” Sonra Resûlullâh (s.a.v.) emretti ve minberin altına gömüldü. Sehl (r.a.)’den nakledilen rivâyetlerde: “Minberin altında gömülmüştür veya tavana konmuştur.” Büreyde (r.a.)’den: “Peygamber (s.a.v.) ona dedi ki: İstersen seni bulunduğun bahçeye vereyim, tekrar dal budak sal ve eski haline gel! Tekrar yaprakların ve meyven olsun. İstersen seni cennete dikeyim de Allâh dostları meyvenden yesin.” Bunu dedikten sonra Resûlullâh (s.a.v.) onun şöyle dediğini duydu: “Beni cennete dik ve benden Allâh dostları yesin ve eskiyip çürümeyeceğim bir yerde olayım!” Ağacın bu sesini, Peygamber (s.a.v.)’’in yanında olan kimse de duydu. Allâh Resûlü (s.a.v.) şu mukâbelede bulundu: “İstediğini yapacağım!” Sonra mübarek sözlerine şunu da ilâve etti: “Dar-ı bekâyı, dar-ı fenâya, geçici dünyaya tercih etti!” (Kadı Iyâz, Şifâ-i Şerif, s.300-302)