Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri, peşinde koşmaksızın, hediyeleri kabullenip reddetmememiz hakkındadır. Çünkü bu rızk bizlerin cehdi ve gayreti olmadan gelmiştir. Hâkk Teâlâ kitabında, “Her kim Allâh’tan sakınırsa, Allâh kendisine bir çıkış yeri ihsan eder. Onu hatır ve hayâline gelmeyecek bir cihetten de rızıklandırır” (Talâk s. 3) buyurmaktadır. Hâkk Teâlâ kullarına ancak, verdiği helâl rızk ile minnette bulunur. Ebu’l-Hasan eş-Şâzilî (r.âleyh)’in yolu şu idi: “Hiçbir şey istememek, hiçbir rızkı geri çevirmemek, hiçbir rızkı toplayıp biriktirmemek.” Hz. Ömer (r.a)’den naklen şu hadîsi rivayet ederler: “Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir kere bana hediye verdi. Ben de “Efendimiz (s.a.v.)’e, bu hediyelerinizi benden daha muhtaç fakir olanlara veriniz” dedim. Efendimiz (s.a.v.) bana, “Bu gibi mal bir kimseden istemeden sana gelirse, bunu al kendi mülküne geçir, istersen ye, istersen sadaka olarak birisine ver. Kendiliğinden gelmeyen şeylerin peşinde de kendini yorma” buyurdu.” (Buharî) Salim (r.a.) diyor ki; “Bu sebeple, Abdullah bin Ömer (r.a.) hiç kimseden bir şey istemez, verileni de geri çevirmezdi.” Sahih senedlerle şu hadîsi rivayet edilmiştir: “Kişi istemeden, nefsi arzulamadan, bir din kardeşinden kendisine bir iyilik veya rızık gelirse, onu geri çevirmeyip kabul etmelidir, öyle bir rızıktır ki, o rızkı Allâh (c.c.) ona ulaştırmıştır.” (Ebu Ya’lâ) (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.177-179)