Hak Yolda Kılavuz Ömer Öztürk
Hak Yolda Kılavuz Ömer Öztürk. Cenâb-ı Hakk’ın ‘İçinizde iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir cemaat bulunsun’ emr-i celilesi mucibince büyük küçük demeden her türlü irşad faaliyetlerine kendisini adamıştır.
Ebedî mutluluğun sırrı; bizi karanlıkları ilim ve irfanlarıyla aydınlatan ve tehlikeli dönemeçlerde bizleri işâret taşları ile uyaran mâneviyat ehline uymaktadır. Nitekim Cenâb-ı Hâkk: “Ey mü’minler, Allâh’tan korkun, (kötülüklerden sakının) îmânında ve sözünde doğru olanlarla (sâlih ve sadıklarla)beraber olun” (Tevbe s. 19) buyurmuştur. Sâdık ve sâlihlerle beraberlik; hakkın sevgisini, bâtıldan uzaklaşmayı ve takvâyı doğurur.
Abdulkâdir-i Geylânî hazretleri: “Peygamberlik bayrağını her dönemde taşıyan kırk büyük velî bulunur” buyurmuştur. Yani Nebî (s.a.v.)’i hakkıyla seven, hayatının her ânında O (s.a.v.)’in sünnetini yaşatan ve kendi devirlerinde Peygamberimiz (s.a.v.)’e vekâlet eden ehlullah silsilesi; insanları Allâh ve Resûlü (s.a.v.)’e kılavuzlamayı sürdürecektir. “Bu devirde böyle insanlar var mı?” sorusuna, Muhterem Ömer Öztürk’ü tanıyan bir mü’min tereddütsüz olarak cevap verebilir.
13 Ağustos 1946 (15 Ramazân 1365)’te Adana’da dünyâya teşrîf eden zât-ı âlileri, doğumlarından itibaren Hz. Mahmud Sami (k.s.) hazretlerinin terbiyesi altında yetişmiş, Osmanlı bakiyyesi pek çok âlimin sohbetlerine iştirak ederek Hz. Sami (k.s.)’den aldıkları ilim ve irfan nûrunu kemâle erdirmiştir. Kendileri, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinin 21. yüzyılda da yaşanabilir olduğunu yaşantısıyla göstermektedir. Ancak aldıkları terbiye gereği kendilerine hiçbir zaman vücut vermemiş, en yakınlarından bile kendisini ustaca gizlemiş, kendilerini yok sayarak insanları hep dâvâya yönlendirmiştir. Cenâb-ı Hakk’ın ‘İçinizde iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir cemaat bulunsun’ emr-i celilesi mucibince büyük küçük demeden her türlü irşad faaliyetlerine kendisini adamıştır.
Kendileri hâlen Medine-i Münevvere’de ‘Bâb-ı Sıddık’ın Hadimi’ olarak Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’e yol göstermeğe ve senede iki kez de Türkiye’ye gelerek hizmetlerine devam etmektedir. Allâh (c.c.) zât-ı âlilerini uzun ömürle muammer etsin.
(Misvâk Neşriyat, Hakk Yolda Kılavuz Ömer Öztürk, s.13)
Abdulkâdir-i Geylânî hazretleri: “Peygamberlik bayrağını her dönemde taşıyan kırk büyük velî bulunur” buyurmuştur. Yani Nebî (s.a.v.)’i hakkıyla seven, hayatının her ânında O (s.a.v.)’in sünnetini yaşatan ve kendi devirlerinde Peygamberimiz (s.a.v.)’e vekâlet eden ehlullah silsilesi; insanları Allâh ve Resûlü (s.a.v.)’e kılavuzlamayı sürdürecektir. “Bu devirde böyle insanlar var mı?” sorusuna, Muhterem Ömer Öztürk’ü tanıyan bir mü’min tereddütsüz olarak cevap verebilir.
13 Ağustos 1946 (15 Ramazân 1365)’te Adana’da dünyâya teşrîf eden zât-ı âlileri, doğumlarından itibaren Hz. Mahmud Sami (k.s.) hazretlerinin terbiyesi altında yetişmiş, Osmanlı bakiyyesi pek çok âlimin sohbetlerine iştirak ederek Hz. Sami (k.s.)’den aldıkları ilim ve irfan nûrunu kemâle erdirmiştir. Kendileri, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinin 21. yüzyılda da yaşanabilir olduğunu yaşantısıyla göstermektedir. Ancak aldıkları terbiye gereği kendilerine hiçbir zaman vücut vermemiş, en yakınlarından bile kendisini ustaca gizlemiş, kendilerini yok sayarak insanları hep dâvâya yönlendirmiştir. Cenâb-ı Hakk’ın ‘İçinizde iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir cemaat bulunsun’ emr-i celilesi mucibince büyük küçük demeden her türlü irşad faaliyetlerine kendisini adamıştır.
Kendileri hâlen Medine-i Münevvere’de ‘Bâb-ı Sıddık’ın Hadimi’ olarak Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’e yol göstermeğe ve senede iki kez de Türkiye’ye gelerek hizmetlerine devam etmektedir. Allâh (c.c.) zât-ı âlilerini uzun ömürle muammer etsin.
(Misvâk Neşriyat, Hakk Yolda Kılavuz Ömer Öztürk, s.13)