Papa İstanbul’un kuşatılması üzerine yardım olarak 3 tane büyük gemi göndermişti. Fâtih bu gemilerin boğazdan geçmesine izin vermek istemiyordu. Fakat rüzgarı da arkasına alan papa donanması Türk donanmasını atlatmıştı. Bu duruma Fâtih Sultan Mehmed Han atını denize sürecek kadar celallenmişti. Donanmasının muvaffakiyetsizliği üzerine Sultan Mehmed Han, Haliç’e kıyı olan İstanbul surlarının çok zayıf olduğunu bildiği için bu vaziyetten yararlanmak istedi. Böylece kara surlarında mukavemete devam eden kuvvetlerinin bir kısmını, Bizanslılar bu tarafa kaydırmaya mecbur kalacaklar ve kuvvet dengesi bozulacaktı. Bu sebeple tarihte eşine rastlanmayan ve bu âna kadar bir misâline teşebbüs dahi edilememiş, gemileri karadan yürütme işine karar verdi. Bu planını en yakınlarından bile gizleyip, kimseye sezdirmedi. O zaman bağ bahçelik ve çalılık olan yerleri süratle temizletti. Bu işte binlerce işçi çalıştırıldı. Yollar yapılıp, iri taşlar üzerine kalaslar döşenerek, don yağı, sadeyağ ve zeytinyağı ile yağlanarak, yolun iniş ve çıkışlı yerleri ayarlandı. İşin Özelliğine uygun palanga, bocurgat tespit malzemeleri yerleştirildi. Ayrıca her gemi için beşiğe benzer kızaklar hazırlatıldı. Yeteri kadar koşum hayvanı da icap eden yerlerde bulunduruluyordu. Donanmanın büyük bir kısmı 22 Nisan’da Tophane önlerine geldiğinde durum ancak anlaşılmıştı. Donanmanın karadan kat ettiği yolun güzergâhı Tophane-Kumbaracı Yokuşu – Tepebaşı-Asmalı Mescit – Kasımpaşa şeklinde tespit edilmişti. Yolun uzunluğu 1512 metre kadardı. Gemiler Kasımpaşa’dan Haliç’e ininceye kadar, Bizans ve Cenevizliler tarafından fark edilemedi. O devirde Bizans’ta hurafe o kadar yaygındı ki, sabaha karşı gemilerin süratle Haliç’e doğru geldiğini görenler; “Bu Müslümanlar bize sihir yapıyor.” diye seyre daldılar. Osmanlı donanmasından altmış yedi gemi İkinci Mehmed Hanın bu dâhiyane buluşu sayesinde Haliç’e girdi ve düşman donanmasına karşı büyük zafer kazandı. (Yeni Rehber Ansiklopedisi, c.10, s.227-238)