Resûl (s.a.v.)’in risâleti bütün dünyaya ve alemlere şâmil ve rahmet olduğu: “Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemin (Seni de (ey resulüm) biz ancak alemlere rahmet için gönderdik” (Enbiya s. 107) buyurduğu Kelâm-ı Kadîm’i ile ispat edilmiş olduğundan mübarek ismine Resûl’ür-Rahmeti buyrulmuştur. Bu isim, Resûl (s.a.v.) hazretlerine verilen has isimlerdendir. Bu sebeple hatta kafirlere de, onlardan dünya azâbı geri bırakılıp ecel günlerine kadar mühlet verilip ne vakitte iman getirirlerse kabulü ile vaad buyrulmakla rahmet olunmuşlardır. Bu isim, kafirlerin çocuklarının kendileriyle birlikte cehenneme girmeleri onlara rahmet hissesi olmuştur. Münafıklar da dünyada azâptan âmân ile rahmet hissesine ermiştir. Hele Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in nübüvvetini tasdik ve ümmetliğini kabul ve yüce şeriatleri yolunda amel icra edenlere, dünyada her türlü rahmet ile rahmet edilip, insanlık icâbı yapılan isyânlar karşısında onları örtüp bunlara benzeyen azâplardan kurtararak, belki af ve rahmet bahşedilmiştir. Allâh (c.c.)’un vaad ve rahmetinden ümit kesilemeyeceği şu ayetle bildirilmiştir: “Ey nefislerine karşı hadleri aşmış kullarım, Allâh’ın rahmetinden umut kesmeyiniz. Allâh, çünkü, bütün günâhları mağfiret eder. O bağışlayıcı ve rahmetlidir.” (Zümer s. 53) Yine Peygamber (s.a.v.)’in risâleti sebebiyle ahirette cehennem içinde ebedi azâp olunmaktan kurtuluş ve ümmetin hesapları bütün ümmetlerden önce görülmeye ve sevâpları birkaç misli yani en az bire on, bire yüz ve başkasına yedi yüz ve kimisine daha ziyâde fazîlet, ecir ve sevâp verilmeye, böylece rahmete nailiyet ihsânı verilmektedir.
(Kara Davud, Delâil-i Hayrât Şerhi, s.99-100)