Doğru Yol, Ehli Sünnet Alimlerinin Yoludur
Doğru Yol, Ehli Sünnet Alimlerinin Yoludur. Müslüman, dînini doğru bir şekilde öğrenebilmek için öncelikle zihnine boşalan zararlı kaynakların yolunu kesmelidir.
Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Peygamber (s.a.v.): “Şüphesiz bu ilim, dîn ilmidir. Öyle ise dîninizi kimden öğrendiğinize iyi bakın” buyurmaktadır.
Müslüman, dînini doğru bir şekilde öğrenebilmek için öncelikle zihnine boşalan zararlı kaynakların yolunu kesmelidir. Hak olan İslâm Dîni’ni, bâtıl yorumlarıyla çarpıtanlara diğer bir deyişle “beşinci mezheb(!)” ortaya atanlara karşı dikkatli olmalıdır. Bu kişilerin özel hayatları yakından incelendiğinde günlük yaşayışları, dürüstlük(!)leri ve ibâdetle olan ilişkileri onları tanımamıza yardımcı olacaktır.
Fıkıh usûlüne göre, peygamberlerin yolunda olduğunu söyleyen bir kimsenin bu iddiasının doğruluğunun göstergesi; fiilinin, sözüne uygun olmasıdır. Meselâ, yabancı kadınlara bakmayı yasakladığı zaman, eğer bizzat kendisi de bakmayan biri ise bu kişiye uyulur. Bir âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hâkk şöyle emir buyurur: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ s. 36)
Bu bağlamda, medya karşısında ve sanal ortamda edilgen olmak yerine; Ehl-i Sünnet hassasiyetini, dâima ayakta tutmamız gerekir. Zehrin, altın kupa içerisinde sunulduğu günümüzde, bir kimsenin, arkasındaki medya desteği ve maddî imkânlar sayesinde çok meşhur olmasına veya felsefe ve demagoji yoluyla insanları etkilemesine değil; ümmetin, 1400 yıldır üzerinde ittifak ettiği, ilim ve fazîletleri herkesçe bilinen âlimlerin kitaplarında naklettikleri esaslara bağlılıklarına bakmak gerekir. Bu âlimlere tâbi olmayı yersiz bulup doğrudan Kur’ân ve sünnete bağlanmayı tavsiye edenler, kitap ve konferanslarıyla ortaya çıkıp insanların kendilerine çağırarak aslında kendi içlerinde çelişkiye düşmektedirler.
(Hakk Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, s.246)