Dini Tebliğ Saadettir

Dini Tebliğ Saadettir başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.

Öğrendiğimiz hadisleri, ulaşabildiğimiz diğer insanlara öğretmek ve hadislerin bilinmediği, duyulmadığı ve yazılı olarak bulunmadığı memleketlere bu hadisleri ulaştırmak Efendimiz (s.a.v.) ile aramızdaki ahidlerdendir. Bunun yolu da hadisleri bir kitap halinde yazarak o çevrelere göndermektir.
Hadisleri yazmanın ve bunları topluluklara duyurmanın çok büyük faydaları vardır. Bu faydalardan biri şudur. Şayet bir yerde şer’i deliller okutulmuyorsa, insanlar bu şer’i delillerin tümünü bilememelerinden dolayı (Allâh (c.c.) korusun) şeriatlarını din düşmanlarına karşı koruyamaz hale gelmiş olurlar. Bizler bunları babalarımızdan böyle gördük, böyle yaptık demek kâfi değildir.
Bu faydalardan biri de her hadisin başında Efendimiz (s.a.v.)’e salât ve selâmı tazelemek, Sahabe ve Tabiîn (r.a.e.)’e, zamanımıza kadar gelen hadis anlatanlara rıza ve râhmet okumaktır. Fakat bu faydaların en önemlisi, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz‘in sözlerini ümmetine tebliğ etmekle O (s.a.v.)’in duâsıyla saadete ermektir. Zira Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Benim sözlerimi olduğu gibi işitip bir başkasına anlatan kişinin Hâkk Te‘âlâ yüzünü ağartsın.” Hadisten anlaşılan şu ki, bu duâ, ancak işittiği gibi harfi harfine uygun olarak anlatanlarla ilgilidir. Bazı kişiler hadisleri yalnız manalarıyla rivâyeti mekruh görmüşler, bunu haram saymışlardır. İbn Hibban (r.âleyh)’in rivayeti şöyledir: “Bizlerden bir şey duyup eksiksiz bir başkasına anlatan kişiye Hâkk Teâlâ râhmet etsin. Bir haberi tebellüğ eden niceleri vardır ki, haberi bizzat duyandan daha agâhtırlar.”
Efendimiz (s.a.v.): “Ey Allâh’ım benden sonra gelecek halifelerime râhmet et” diye duâ edince, bu duâyı duyan Ashâb (r.a.e.), “Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.), senin halifelerin kimlerdir?”, diye sorarlar. Efendimiz (s.a.v.) de: “Benden sonra gelecek şu kimselerdir ki, hadislerimi rivâyet ederler ve onları halka öğretirler” buyururlar. (Taberanî)
(İmâm Şaranî, Büyük Ahidler, s.55-56)