Cenabı Hakk’ın İkramı: Mezid Günü
Ebû Hüreyre (r.a.) diyor ki: “Günahkârın elindeki dünyalığa imrenilmesin. Onun peşinde amansız bir takipçi vardır ki, onun durumu şu âyetle anlatılır: “…Onların varacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça biz onun alevini artırırız.” (İsra s. 97)
Enes (r.a.) anlatıyor: “Resûlullâh (s.a.v.)’e Cebrail (a.s.) geldi. Elinde parlak bir ayna vardı. Aynanın ortasında da siyah bir benek bulunuyordu. Resûlullâh (s.a.v.) sordu: “Yâ Cebrail, bu beyaz ayna nedir?” Cebrail (a.s.) anlattı: “Bu ayna cumadır. Bu siyah nokta ise, cuma içindeki bir saattir. Sen ve ümmetin sizden evvelki ümmetlere bakarak değer kazandınız. O cuma içinde bir saat vardır ki, hangi mü’min o saatte, Allâh (c.c.)’dan bir iyilik dilerse, mutlaka, Allâhü Te‘âlâ onun duâsını kabul buyurur. Hangi kötülükten Allâh (c.c.)’a sığınsa, Allâhü Te‘âlâ onu o kötülükten korur. Cuma günü bizim gözümüzde günlerin efendisidir. Ahiret halkı ona “mezid günü” der.”
Resûlullâh (s.a.v.) sordu: “Mezid günü nedir?” Cebrail (a.s.) şöyle anlattı: “Rabbin Firdevs cennetinde bir vadi yarattı. Orada miskten bir tepe vardır. Cuma günü olunca, o tepenin çevresi, nurdan minberlerle donatılır. O minberlere peygamberler çıkarlar. Ayrıca, yakut ve zebercedle süslü altın minberler de vardır. Bunlara da sâdıklar, şehitler ve sâlihler çıkarlar. Cennet köşklerinde oturanlar da iner, hâmd ve senâ ederler. Bu sırada Allâhü Te‘âlâ onlara şöyle buyurur: “Benden ne isterseniz, bugün isteyin.” “Senin rızânı istiyoruz” derler. Fakat Allâhü Te‘âlâ tekrar şöyle buyurur: “Sizden razıyım. Sizden razıyım ki, ihsan evime aldım. Benim size bir ihsanım daha var.”
Bundan sonra, onlara zâtı ile tecelli eyler. Hepsi de O (c.c.)’u görürler. İşte mezid budur. Hem de fazladan ikramdır. Bu ikram karşısında onlara cuma gününden daha sevimli bir şey olmaz.
(Ebu’l Leys Semerkandî, Tenbihu’l Gafilîn, s.71-74)