Bayram ve Mendubları

Bayram ve Mendubları. Ramazan Bayramı günü tatlı bir şey yemek ve yenilen şeyin tek olması mendubtur. En güzeli hurma yemektir. 
Peygamberimiz (s.a.v.) Hicrette Medine-i Münevvere’ye gelince bu şehrin halkının senede iki bayramları olduğunu gördü. Onlara, “Allâhü Te‘âlâ size bu iki bayramın yerine onlardan daha hayırlı iki bayram ihsân etti” (Buhârî) diye müjdeleyip o günlerin ramazan ve kurban bayramları olduğunu haber verdi.
Kurban Bayramı’nın birinci gününden önceki güne arefe günü denilir. Ramazan Bayramı’nda da Arefe denmesi âdettendir. Bayram günlerinde Müslümanların birbirlerini tebrik etmeleri, birbirleriyle müsafaha etmeleri ve birbirleri için duâ etmeleri mendub (yapılması uygun olan şey)’tur.
Cuma Namazı için aranan şartlar bayram namazları için de geçerlidir. Hutbenin dışında, Cuma Namazı’nın şartlarını taşıyan kimseye bayram namazları vâcibtir. Bayram Namazı hutbesi sünnet olup namazdan sonra okunur.
Ramazan Bayramı günü tatlı bir şey yemek ve yenilen şeyin tek olması mendubtur. Bulunabilirse, en güzeli hurma yemektir. Tatlı bir şeyi, fecirden (tan yeri ağardıktan) sonra, evden çıkmadan önce yemelidir. Bundaki hikmet, bununla ilgili emri bir an önce yerine getirmektir. “Resûlullâh (s.a.v.) Ramazan bayramı günü birkaç hurma yemeden yemek yemezdi. Ve hurmaları tek adet yerdi.” (Buhârî)
Bayramla ilgili olarak şunları yapmak mendubtur: Sabah Namazı’nın ilk vaktinde veya daha önceden uyanmak. Dişlerini misvâklamak. Gusül abdesti almak. Güzel koku sürünmek. Beyaz olmasa da en güzel elbisesini giymek. Namaz kılınacak yere yürüyerek gitmek. Giderken hızlı yürümek. (Daha önce vermemişse) yolda fitresini vermek. Bayram Namazı’ndan önce, Sabah Namazı’nı mahallesinin mescidinde kılmak. Bayram günlerinde sevinçli ve güler yüzlü olmak. Gücü yettiği kadar sadaka vermek. Namazdan dönerken başka bir yoldan dönmek. Peygamberimiz (s.a.v.) böyle yaptığından, hem O (s.a.v.)’e uymak hem de hakkımızdaki şahitlerin çok olması için böyle yapılır. Çünkü, üzerinde sevâp işlenen yerler kıyamet günü sahibi hakkında şahitlik yapacaktır.
(İbn-i Abidinzâde Muhammed Alaaddin, Üç Boyutuyla İslâm İlmihâli, s.349- 350)