Bağdat Fatihi: IV Murad Han

Bağdat Fatihi: IV Murad Han başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Sultan Murad Osmanlılar’ın “cihân tahtı”na çıktığı zaman, henüz 12 yaşının içinde bulunuyordu. Pederi ve biraderi gibi, o da, çocuk denilebilecek bir yaşta, “Devlet-i ebed-müddet”in riyasetine geçirildi. Fakat kendisi, Sultan Ahmedzâdelerin hepsi gibi, harikulade vasıflara sahipti. Çok ciddî bir tahsil ve terbiye görmüş; akıl, zekâ, bedenî kuvvet itibarıyla, çocuk yaşıyla kıyâs kabul etmeyecek surette gelişmişti. Bununla beraber devlet işleri, Kösem de denilen Mâhpeyker Valide Sultan’ın müdâhalesine açık kalmıştı. Pâdişâh, 22 yaşına girince idarenin dizginlerini eline aldı.
Sultan Murad şiiri severdi; kendisi de şâirdi ve “Murâdî” mahlasını kullanırdı. Sultan Murad, ilim ve san’at erbabına büyük yakınlık gösterir; onları himaye ederdi.
Askeri, kendisinden ne kadar çekinirse, o kadar da sever ve takdir ederdi. Bütün sefer meşakkatlarına askerle birlikte katılmış; onların yediği gibi yemiş; yattığı gibi yatmıştır. Bu suretle, büyük kumandanlar gibi, önce askerinin kalbini teshir etmiştir. Kudreti ve kuvveti, tavırları ve satveti, ordusu tarafından dâima takdir edilmiş ve hayranlıkla seyredilmiştir. Eşine az rastlanan bir sür’at ve maharetle, ok ve yay kullanırdı. Attığı ok ve harbelerle kalkanı böler, 200 okkalık gürzü sallayarak idman yapardı.
Dünyâda ilk defa olarak, uçuş denemesi, yine onun zamanında İstanbul’da yapılmış; rivayete göre Hezarfen nâmıyla mâruf Ahmed Efendi, Galata Kulesi’nden Üsküdar’a, kuvvetli bir lodos rüzgârıyla uçmuştur. Yine, dünyâda ilk defa olarak, fışenk usûlü ile füze tecrübesi de, Hasan Çelebi nâmında bir Türk san’atkârı tarafından tecrübe edilmiş ve barut macunu kullanılarak imâl edilmiştir.
Osmanlı kaynakları, onu, “Bin tarihinden sonra gelen pâdişâhların a’zâmı” olarak tavsif etmişlerdir. Bağdad seferinden dönüşten beri çektiği nikris illeti ziyâdeleşti ve 9 Şubat 1640’da vefât etti. (Ziya Nur Aksun, İslâm Tarihi 3, s.88-92)