Efendimiz (s.a.v.) buyururlar ki: “Sizden hiçbiriniz yaptığı iş karşılığında cennete giremez.” “Sen de mi ey Allâh’ın Resûlü!” dediler. “Evet, ben de” cevabını verdi. Ve: “Ancak Rabbim beni rahmet ve fazlı ile kuşatırsa girerim” (Müslim) buyurdu. Bizzat Peygamber (s.a.v.) “ben dahi yaptığım iş karşılığında cennete giremem” buyuruyorsa diğer insanların durumu farklı olabilir mi? Bir de ehl-i sünnet inancında bir esas vardır ki özetle şöyle ifade olunabilir: Müslüman, cehennem azabından kurtulmaktan güven içerisinde olmadığı gibi, cennete girmek hususunda da kendisini garantide görmez. Bu gerçekler karşısında bir kimsenin daha dünyada yaşarken cennetlik olduğunun Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından bildirilmesi ayrı bir mânâ ve önem kazanmaktadır. Genel olarak İslâm kültüründe cennetle müjdelenen on sahabi “Aşere-i Mübeşşere” olarak bilinmekte ve ifade edilmektedir. Hatta pek çok camimizin tezyinatı arasında “Allâh (c.c.)” ve “Muhammed (s.a.v.)” isimleri yanında bu zevâtın isimleri de yer almaktadır. Cennetle müjdelenen on kişi güzel ahlâk sahibi ve örnek kimselerdir. Onların üstün sıfatları ve büyük karakterleri vardır. Onların İslâm dinini savunmakta ve kahramanlık göstermekte yüce duruşları bulunmaktadır. Bu büyük kahramanların karakterlerini ve hayatlarından kesitleri öğrenmek, kişiyi İslâm dininin yayılış günlerine götürecek ve o günlerin kahramanlarına dâir heyecan verici görüntüler sunacaktır. Gereken odur ki bu görüntüler, bizleri onların ahlâkları ile ahlâklanmaya ve yollarını izlemeye yönlendirmelidir. Tâ ki böylece dünya ve âhiret iyiliklerine nail olalım. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.12-14)