İslâm’da ana-baba hakları son derece önemli bir hadisedir. Hâkk Teâlâ hazretleri Kitâb-ı Kerim’inde: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibâdet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “üf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (İsrâ s. 23-24) buyurmaktadır. Burada Cenâb-ı Hâkk dünyadaki tüm insanların kullandığı ortak bir ünlem olan “üf!” ünlemini kullanmıştır. Sıkılmanın en aşağı derecesinin dile yansıyan hâli bu “üf!” ünlemidir. Yâni Hâkk Teâlâ hazretleri ana babaya karşı sıkılmanın en aşağı derecesi olan “üf!” ünlemini dâhi kullanmayı yasaklamıştır. Bir gün İbn-i Mes’ud (r.a.) Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e “Ya Resûlullâh, Allâh katında amellerin en hayırlısı hangisidir?” diye sordu. Nebi (s.a.v.) “Vaktinde kılınan namazdır.” buyurdu. İbn-i Mes’ud (r.a.) “Sonra hangisi?” diye sorusunu devam ettirdi. Nebi (s.a.v.) “Anaya ve babaya itaat etmek.” buyurdu. İbn-i Mes’ud (r.a.) “Sonra hangisi?” diye sorusunu devam ettirdi. Nebi (s.a.v.) “Allâh (c.c.) yolunda cihâd etmektir.” buyurdu. Bir müslüman düz mantıkla düşünse cihadı ana ve babaya itaatten öne alabilir. Halbuki Cenâb-ı Hâkk ana ve babaya itaati cihaddan bile daha hayırlı bir iş olarak tasvir etmiştir. Onun için ana-baba hakkı bir müslümanın son derece dikkat etmesi geren önemli bir husustur. (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s. 97-98)