Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in mübarek annesi olup Kureyş kabilesinin Zühreoğulları kolundan Vehb bin Abdi Menaf’ın kızıdır. Annesi Abdüddaroğullarından Berre binti Abdüluzza’dır. Üç batın ileride soyu Peygamberimizin baba tarafı ile birleşir. Medine’de doğdu. Amcası Vüheyb ibn Abdi Menaf’ın yanında büyüyen Amine, güzelliği ve terbiyesi ile Kureyş içerisinde emsalsiz idi. Abdülmuttalib’in oğlu Abdullah’la evlendi. Abdullah’ın alnındaki nur zifaf gecesi Amine’nin alnına geçti. Bu hale bütün Kureyş kadınları imrendiler. Kısa bir müddet sonra alemlerin efendisine hamileyken, kocası Abdullah vefat etti. Kocasının ölümüne çok üzüldü. Amine, Resûlullâh (s.a.v.)’e hamile olduğu esnada ve dünyayı teşrifi esnasında hiç sıkıntı ve doğum sancısı çekmedi. Kendisine Hz. Asiye ve Hz. Meryem’in ruhaniyetleri ile melekler yardım ettiler. Rüyasında çocuğunun ismini Muhammed (s.a.v.) koyması istendi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hakkında bir de rüya gördü. Bu rüyayı Efendimiz (s.a.v.) şöyle anlatmışlardır: “Ben ceddim İbrahim’in duâsı, İsa’nın müjdesi ve annemin gördüğü rüyayım. Annem rüyasında Şam saraylarını aydınlatan bir ışığın kendi içinden çıktığını görmüş idi. Peygamberlerin anneleri böyle rüyalar görürler.” Amine, Hz. Abdullah’tan başka kimse ile evlenmedi. Abdullah’ın mezarını ziyaretten dönerken, Medine ile Mekke arasında Ebva denilen yerde vefat etti. Bu esnada alemlerin efendisi (s.a.v.) henüz altı yaşındaydı. Böylece Alemlerin Efendisi (s.a.v.) hem öksüz hem de yetim kaldı. Bundan sonra dedesi, Abdülmuttalib ve sonra amcası Ebû Talib’in himayesine girdi. Hz. Abdullah ve Amine, Hz. İbrahim (a.s.)’ın dinine göre ibâdet ederlerdi. İslâm alimlerinin çoğunluğunun bildirdiğine göre; Allâhü Teâlâ, Peygamberimiz (s.a.v.)’e lütûf ve ihsan olarak, Veda haccında anne ve babasını diriltti. İkisi de Resûlullâh (s.a.v.)’e imân ettiler. O (s.a.v.)’in ümmeti oldular. (Rehber Ansiklopedisi, c.2)