Allah’ın Dinine Yardım Edenler

Allah’ın Dinine Yardım Edenler. Dinin yardımcıları, İslâm yayılıp kuvvetlenene, kalpler ilim, imân ve Kur’ân ile, beldeler kılıç ve dişler ile fethedilene kadar yardımlarına devam ettiler.

Allâhü Te’âlâ buyuruyor ki; “Allâh’ın verdiği bu ganimet malları yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allâh’tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allâh’ın dinine ve Peygamberi’ne yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır. Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imânı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr s. 8-9)
Abdurrahman Bin Sa’dî (r.âleyh) bu ayetleri tefsir ederken şöyle der; “imânlarının gereği ile amel eden o sadıklar, imân iddiasında bulunup da onu cihâd, hicret ve başka ibâdetlerle tasdik etmeyenlerin aksine, imânlarını salih amellerle ve meşakkâtli ibâdetlerle tasdik etmişlerdir. Allâh (c.c.)’a ve Resûlü (s.a.v.)’e, isteyerek, muhabbetle ve tercihleriyle imân eden Evs ve Hazrec’den yardımcılarının, Resûlullâh (s.a.v.)’e yardım ederek kızıldan ve siyahtan onu korudukları, bütün beldelerin harp, şirk ve şer beldesi olduğu sırada hicret ve imân diyarını hazırlayıp oraya dönen müminlerin mercii, hicret edenlerin sığınağı ve Müslümanların koruyucu meskeni haline getirdikleri açıklanmaktadır. Dinin yardımcıları, İslâm yayılıp kuvvetlenene, kalpler ilim, imân ve Kur’ân ile, beldeler kılıç ve dişler ile fethedilene kadar yardımlarına devam ettiler.”
“Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’den ve seçkin imâmlardan olan bu iki fazîletli ve temiz sınıf, kendilerinden sonrakilerin ulaşamayacağı ve kendilerinden öncekilerin yetişemeyeceği fazîlet ve menkıbeleri haiz oldular. Böylece müminlerin seçkinleri, Müslümanların efendileri ve takvâ sahiplerinin önderleri hâline geldiler.” Allâh (c.c.) hepsinden razı olsun.
(İbn Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.8-9)