Allah’a Görünürde Dost İç Dünyada Düşman Olmaktan Sakın!
Allah’a Görünürde Dost İç Dünyada Düşman Olmaktan Sakın! başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Tasavvuf büyüklerinin güzel ahlâklarından biri hayırlar konusunda sözleriyle özlerinin bir olması, amellerinde münafıklığa, iki yüzlülüğe sapmamaları; yarın âhirette rezil olmalarına sebebiyet verecek davranışlar sergilememeleridir.
Bu vesile ile Ebû’l-Abbâs künyesiyle anılan Hızır (a.s.)’ın bir tavsiyesini aktaralım. Rivâyete göre Hızır (a.s.), Medine-i Münevvere’de bir araya geldiği Halife Ömer b. Abdülaziz (r.âleyh)’in kendisinden öğüt istemesi üzerine ona şöyle tavsiyede bulunur: “Ömer, Allâh (c.c.)’a görünürde dost, iç dünyanda düşman olmaktan sakın! Sözü özü ile örtüşmeyen münâfıktır. Münafıkların yerleri ise cehennemin en alt tabakasıdır.” Halife Ömer (r.âleyh) bunları duyunca ağlar hatta gözyaşlarından sakalı ıslanır. Hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor: “Ahir zamanda bir takım topluluklar çıkacak, âhiret ameliyle dünyalık elde etme çarelerine başvuracaklar, koyun postuna bürünecekler, dilleri baldan tatlı olacak oysa gönülleri kurt yüreğidir. Allâhü Te‘âlâ bunları hedef alarak buyurur: “Benimle mi mağrur oluyorlar yoksa bana karşı mı koyuyorlar? Zâtıma yemin ederek söylüyorum, onların üzerine öyle bir fitne salarım ki pek uysallarını bile şaşkına çevirir!”
Hasan-ı Basrî (r.âleyh) ulaştığı mertebeye, halka emrettiği şeyi öncelikle kendisi yaptığı, halktan uzak durmalarını istediği bir fenalığa yaklaşmamakta en büyük titizliği de kendisi gösterdiği için ulaşmıştı. Onun hakkında şöyle diyorlardı: “Hasan-ı Basrî’den daha fazla içi dışına benzeyen birisini görmedik.” Ebû Abdullah el-Antâkî (r.âleyh): “Amellerin en üstünü gizli günâhları bırakmaktır.” deyince sorulur: “Bunun gerekçesi nedir?” Şu açıklamayı yapar: ”Çünkü gizli günâhları bırakan alenî günâhları öncelikle bırakır; buna göre özü sözünden üstün olanın bu üstünlüğü bir değerdir, özü ile sözü eşit olanın bu dengesi bir adâlettir; sözü özünden üstün olanın bu hâli ise bir zulümdür.
(İmâm Şaranî, Selef-i Sâlihîn’in,Evliyâullah’ın Yüce Ahlâkı, s.51-53)