Velî dost demek olup Allâh (c.c.) dostlarına velî denilir. Velînin çoğulu evliyadır. Ehl-i sünnet itikâdına sahip olup, günâhlardan sakınan, tâat ve ibâdete devam eden, farz ve vâciplerden başka imkânı olduğu kadar nafile ibâdetlere de devam eden, kötü ahlâktan sakınıp güzel bir ahlâka sahip olan ve insanları üzüp kırmayan, başkalarının mal, ırz, namus ve canlarına zarar vermeyen Allâh kulları birer evliyadır. Evliya edep ve hâyâ sahibi olur. Kitap ve sünnete yani Kur’an ve hadislere uyar. Şefkâtli, merhametli ve cömert olur. Herkese hayır öğütlü olur. Kendinden bir günâh sadır olursa hemen istiğfar eder. Çok çok istiğfarda bulunur, çok zikreder, çok şükreder. Dâima Allâh korkusu taşır. Âhiret sıkıntısından ve cehennem azâbından emin olmaz. Lüzumsuz, kötü ve boş sözlerden sakınır. Sevdiğini Allâh (c.c.) için sever, kızdığına Allâh (c.c.) için kızar. İnsanlarla iyi geçinir. Böyle kimselere evliya, sâlih, ebrâr, zâhid ve müttekî denir. Allâh (c.c.)’un, böyle zatlarda kerâmet yaratması mümkün ve vâkîdir. Kerâmet, veli olan kullarına Allâh (c.c.)’un bir ikrâmıdır. Velîlerde az zamanda çok uzak yerlere gitmek, uçmak, su üstünde yürümek gibi kerâmetler görülmesi hak ve gerçektir. Bir velinin kerâmeti, onun bağlı bulunduğu peygamberin mûcizesidir. Her müslümanda imânının kuvvetliliği ve ibâdeti nisbetinde bir velilik yani dostluk makâmı vardır. Allâh (c.c.) dostlarına düşmanlık yapanlar, büyük manevî zararlara uğrarlar. Yalan yere evliyalık taslayanlar ise Allâh (c.c.) korusun imânlarını kaybetmek gibi büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar. Çünkü kerâmet âyetle sabittir. Hz. Meryem’in, peygamber olmadığı halde yanında yaz mevsiminde kış, kış mevsiminde de yaz meyvesi bulunması ve yine peygamber olmadığı halde, Süleyman (a.s.)’ın vezirinin uzak mesafeden Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zamanda getirmesi birer kerâmettir. Bu kerâmetler âyetle bildirilmiştir. Dolayısıyla bunları inkâr etmek insanı imândan çıkarır. (Muhammed Alâüddin, El-Hediyyetü’l- Alâiyye, s.930-931)