Akıllı kişinin yapması gereken Resûlullah (s.a.v.)’in “Allâh (c.c.)’u çokça zikreden kişiler hesapsız, kitapsız cennete girecek.” müjdesine nâil olmaya gayret etmektir. Bunu elde etmenin yolu bir tarikâta girmek ve bir Mürşid-i Kâmil’in terbiyesi altında bulunup nefsi tezkiye etmektir.
Yalnız burada ifrât ve tefrîde kaçmamaya dikkat etmek gerekir. Bugün bazı yanlış fikirler ortada dolaşabilmektedir. Meselâ bunlardan biri, “bir tarikâta bağlanmayan kişinin cennete dâhil olamayacağı” yanılgısıdır. Böyle bir şey kesinlikle yoktur. Böyle bir şeyi ne Cenâb-ı Hâkk söylemiştir ne de Resûlullah (s.a.v.) söylemiştir. Tarikâtin amacı, Allâh (c.c.)’un izni ile O (s.a.v.)’in garantisine bu dünyada sahip olma, o garantiyi bu dünyada elde etme arzusudur. Bu yanılgıyı temellendirirken de “Allâh (c.c.)’u zikretmeyen Cennet’e giremez.” tezi kullanılmaktadır. Bu ikisi birbirinden farklı şeylerdir. Allâh (c.c.)’u zikretmeyen kişi zaten Cennet’e giremez; ama Allâh (c.c.)’u zikretmek için illâ bir tarikâta bağlı olmak da gerekmez. Zaten bütün müslümanlar her namazda Cenâb-ı Hâkk’ı tekbir alırken, kıyâmda, rükûda, secdede, tahiyyat oturuşunda yani tüm namaz boyunca zikretmektedir. Daha sonra tesbihât yaparken 33 defa “Subhanallâh”, 33 defa “Elhâmdülillâh”, 33 defa “Allâhuekber” ve ardından “La ilâhe illallâhü vahdehü la şerikeleh, lehül mülkü ve lehülhâmdü vehüve ala külli şey’in kadir” diyerek yüz defa zikretmektedir. Yani her gün, beş vakitte, Cenâb-ı Hâkk yüzlerce defa zikredilmektedir. Bunu yaptığı hâlde sadece bir tarikâta mensup olmadığı için bir kişiye cennete giremez diye hiç kimse diyemez. Ayrıca bu söz sadece tarikat için değil, hiçbir şey için söylenemez. Bir kimsenin cennete veya cehenneme gireceğine yalnızca Allâh (c.c.) hüküm verir. Burada bu yanlış ifadeler ya müslümanları ümitsizliğe düşürmek için kötü niyetle ya da bilmeden cehâletle kullanılmaktadır.(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.31-32)