Müslüman bir kimsenin sahip olabileceği ana-babalar çeşit çeşittir. Bir kısmı İslâmi kural ve kâidelere uygun yaşar ve evlâdına herhangi bir sorun çıkarmaz. Bir kısmı İslâmi kural ve kâidelere kısmen uygun yaşar ve evlâdına çeşitli sorunlar ortaya çıkarır. Bir kısmı İslâmi kural ve kâidelere uymaz ama evlâdına sorun da çıkarmaz. Bir kısmı ise hem İslâmi kural ve kâidelere uymaz hem de evlâdına sorun çıkarır. Bu çeşitleri artırmak mümündür. Bunlara karşı takınılacak tutumlar da bu çeşitli durumlara göre değişiklik arzetmektedir. Resûlullâh (s.a.v.) ana babanın helâl dairesi içerisinde istediği her şeyin yerine getirilmesini bizlere emir buyurmuşlardır. Ana babanın istekleri yerine getirilirken Nebi (s.a.v.)’in “Allâh (c.c.)’a isyanda hiçbir mahlûka itaat yoktur.” (İmâm Ahmed) genel kâidesine uygun olarak hareket edilmesi gerekir. Yani İslâm ana-babaya itaati teşvik ederken itaatin sınırını da bu hadis-i şerif ile belirlemiştir. Bu şekilde Cenâb-ı Hâkk’a isyan içeren işler istendiği takdirde ana-babaya itaat gerekmez ve insan bundan mesul olmaz. İslâm’da ana babaya itaatin inceliklerinin kapsamını gösteren bir misâl verilecek olursa şu misâl verilebilir. Müslüman bir kişinin ana-babası başka bir dine mensup olsa ve o kişiden kendisini ibâdethanesine götürmesini istese, kişinin götürme mecburiyeti yoktur. Ama eğer ana babası o ibâdethanede ise ve o kişiden kendisini oradan almasını istiyorsa, onu oradan alma mecburiyeti vardır. (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.99-100)