Herhangi bir kimse bize iyilikte bulunursa, o kişiye teşekkür etmeyi unutmamalı, hiç olmazsa Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in yüce ahlâkına uyarak, edeben bir hayır duâda bulunmalıyız.. Nitekim Hâkk Teâlâ, “Bana, ana ve babana şükürde bulun” (Lokman s. 14) buyuruyor. Yine Hâkk Teâlâ, “Ey Dâvud ailesi, Allâh’a şükür için çalışın. Kullarımdan şükür edenler azdır” (Sebe s. 13) buyururken, amelî şükrün ehemmiyetine işaret etmiştir. Bu konuda çeşitli hadîs-i şerîfler rivayet edilmiştir: Bir hadis-i şerifte “Allâh (c.c) adına sığınmak isteyeni sığındırın, Allâh (c.c) için isteyene veriniz, size iyilik yapana aynıyla mukabelede bulununuz. Eğer öyle bir şey bulamazsanız, aynıyla mukÂbelede bulunduğunuza kanâat getirinceye kadar kendisine duâ ediniz.” (Nesâî) buyurulmuştur. Başka bir hadiste: “Kendine bağış yapılan kimse bulduğunda aynıyla mukâbelede bulunsun. Bulamazsa sahib-i fazîlet kişiyi övsün. Öven teşekkür etmiştir. İyiliği gizleyen de nankörlük etmiştir.” (İbn Hibbân) Bir hadîste ise şöyle buyurulur: “İnsanlardan Hâkk Teâlâ’ya en iyi şükredenler, halka hakkıyla teşekkürde bulunanlardır.” (İmâm Ahmed) Rivayet edilen bir hadîste, “Halka teşekkür etmeyen, Allâh (c.c.)’a da şükretmez” (Ebû Dâvud) buyurulmuştur. Şu hadîsi rivayet edilmiştir: “Aza şükretmeyen, çoğa da şükretmez. İnsanlara şükretmeyenler, Allâh (c.c)’a da şükretmezler. Allâh (c.c)’un nimet ve rızıklarından söz açmak ve konuşmak şükür; bunları bilip de konuşmamak ise nankörlüktür.”

(İbn Ebi’d-Dünyâ) (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.210-214)