Allâhü Teâlâ buyurdu: “Ölçekde ve tartıda hile yapanların vay haline ki, onlar insanlardan ölçekle aldıkları zaman haklarını tastamam alanlardır. Onlar insanlara ölçekle yahud tartıyla verdikleri zaman ise eksiltenlerdir.” (Mutaffifîn s. 1-2) Süddî (r.a.) diyor ki; Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Medine’ye hicret buyurduğunda Medine’de Ebû Cüheyne denilen bir adam vardı. Bu kişinin iki ölçeği vardı. Birisiyle alır ötekiyle de verirdi. Bunun üzerine Allâh (c.c.) bu âyeti indirdi. İbn Abbas (r.a.)’den, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu, dediği rivâyet olunmuştur: “Şu beş günâh mukâbilinde beş nevi cezâ vardır: 1. Bir kavim ahdini bozduğu zaman Allâh onlara düşmanlarını musallat eder. 2. Allâh’ın indirdiğinden başkasıyla hükmettikleri vakit aralarında fakirlik baş gösterir. 3. İçlerinde hayâsızlık belirince çok ölüm zuhura gelir. 4. Ölçek ve tartıda hainlik yaptıkları zaman nebattan mahrum edilirler, yıllarca kuraklığa mâruz kalırlar 5. Zekât vermedikleri vakit de yağmurları kesilir.” Büyüklerden biri şöyle anlatıyor: “Bir hastayı ziyarete gitmiştim. Hasta ölmek üzere idi. Kendisine şehâdet kelimesini telkine başladım, fakat adam bir türlü şehâdet getiremiyordu. Adam biraz açılınca: “Kardeşim ne oluyor ki, sana telkin veriyorum da, şehâdet getiremiyorsun?” Adam: “Kardeşim terazinin dili, dilimin üzerinde şehadet getirmemi engelliyor” dedi. Ben: “Allâh aşkına söyle, eksik mi tartardın?” “Yo vallâhi. Fakat terazinin tam tarttığını anlamak için bir müddet beklemezdim” dedi.” (İmâm Şemsüddin ez-Zehebî, İslâm Şeriatinde Büyük Günâhlar, s.202-203)