Dinin ilk önderleri olan sahâbeler (r.a.e.) Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bereketli sohbetinde bulundukları ve O (s.a.v.)’in yaşadığı zamana yakın oldukları için Kur’ân’dan başka kitap yazmaya gerek görmezlerdi. Hadisleri de Kur’ân gibi ezberleyerek o şekilde rivâyet ettiler. Kendi zamanlarında olayların azlığı ve ihtilâfların enderliği dolayısıyla âlimlere başvuru az oluyordu. Hikmet ve maslahat gereği ikinci kuşağın (tebe-i tâbiîn) son dönemlerine doğru ihtilâflar çoğalıp bidatler ortaya çıkmaya başlayınca, din âlimlerine dinî kitapların yazılması ilhâm buyrularak sünnet ehli olan ashâb topluluğunun ve tâbiînin gidişat ve sîretleri tam ve mükemmel bir şekilde eserlere kaydedilmeye başlamıştır. Ortaya çıkan fitne ve ihtilâflar, vahyi ve mûcizeleri müşâhede ile imânı ve şüpheden uzak inancı kökleşmiş, dünyalıklardan el çekmiş olan saf kalpleri sarsamamış ve ham hayaller peşine düşürmemiştir. Gerçi bazı olaylarda gerçekleşen ictihâdlarında hata edenler olmuştur. Ancak hakîkatin araştırılmasında kusur ve gevşeklik bulunmayan ictihâd ehli hiçbir şekilde muâheze edilmez, yani tenkit edilemez. Ama müslümanların çoğunluğu, ki bunlar “ehlü’l-hâl ve’l-akd” olan ümmetin büyükleri ve sünnet üzere olan yolun müntesiblerinin çoğunluğudur, aşağıdaki hadis-i şeriflerde sabit olduğu gibi, hiçbir zaman meşrû olmayan bir şey üzerinde birleşmezler ve o iş üzerinde ittifâk etmezler. Peygamber (s.a.v.): “Ümmetim dalâlette birleşmez, siz ihtilâf gördüğünüzde onların çoğunluğuna uyunuz.” buyurmuştur. İbn Abbas (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.v.)’den şunu nakletmiştir: “Allâh (c.c.) bu ümmeti dalâlette birleştirmez, Allâh (c.c.)’nün gücü kudreti topluluklardır.” Ebû Basra El-Gaffâr (r.a.)’den şu hadis rivâyet edilmiştir: “Rabbimden ümmetimin dalâlette birleşmemesini istedim, bu isteğimi kabul etti.” (Taberanî) (Manastırlı İsmail Hâkkı, İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe (r.a.) Hayatından Rabbânî Esintiler, s.27-28)