Abdullah b. Abbas (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim, iki namazı özürsüz olarak cem ederse (aynı vakitte kılarsa), şüphesiz büyük günâh kapılarından bir kapıya gelmiş olur.” Ayrıca Hz. Ömer ve Hz. Ebû Mûsa (r.a.e.)’in, “Özürsüz olarak iki namazı cem etmek, büyük günahlardandır” dedikleri rivâyet olunmuştur. Hz. Hasan ve Muhammed (r.a.e.) şöyle demişlerdir: “Biz, Müzdelife’de akşam namazı ile yatsı namazının ve Arafat’ta da, öğle namazı ile ikindi namazının cem edilişi müstesna, hazarda veya seferde namazın cem edilişine dair bir sünnet (hadîs) bilmiyoruz.” Abdullah bin Mes’ud (r.a.) şöyle demiştir: “Ben Resûlullâh (s.a.v.)’ın, Müzdelife’de birleştirdiği iki namaz müstesna, hiçbir namazı bilinen vaktinin dışında kıldığını görmedim. Müzdelife’de akşam ile yatsı namazlarını birleştirdi. Bir de sabah namazını bilinen vaktinden önce kıldı.” Arafat ve Müzdelife’deki bu birleştirme uygulaması mevzuunda, müctehid imâmlar arasında görüş birliği vardır. Çünkü Vedâ Haccı sırasında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in tatbikatı ve sözleri, namaz vakitlerini belirleyen âyet ve hadîsleri tahsis edecek kuvvettedir. Hac ibâdeti dışındaki yolculuk, hastalık, şiddetli yağmur-çamur ve benzeri sıkıntılı zamanlarında zarûretten dolayı öğle ve akşam namazlarını son vakitlerinde, hemen arkasından da ikindi ve yatsı namazlarını ilk vakitlerinde kılmak mümkündür. Böylece iki namaz birlikte fakat kendi vakitlerinde kılınmış olur. Bu uygulama, İslâm’ın müslümanlara getirdiği bir kolaylıktır. Müctehid imamlarımız meseleyi, “Allâhü Teâlâ sizin için kolaylığı ister, güçlüğü istemez” İlâhi düsturu istikâmetinde ele almışlar ve 5 vakit namazın, hiçbir zorlayıcı şartın bulunmadığı zamanlarda, keyfe göre istediğin zaman istediğin gibi bir araya getirilemeyeceğini, öğle ile ikindi, akşam ile yatsı namazlarının birleştirilerek kılınamayacağını ortaya koymuşlardır. (www.mevlanatakvimi.com)