Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere emir ve vasiyetlerinden biri, dünyadan yüz çevirerek gece ibâdetine kalkmaya hazırlanmamız, dünya lezzet ve şehvetinden uzak kalmamız, helâl lokma ile de olsa karnımızı tıka-basa doyurmamamız hakkındadır. Salih ve âbid kişilerin gece ibâdetine devamlı olarak kalkabilmeleri bu esaslara riâyet etmelerindendir. Hadîste belirtildiği üzere dünyadan yüz çevirmenin gece ibâdetine kalkmak için, büyük yardımı olur. Zira hadîste şöyle buyurulur: “Dünya hayatında zâhidlik, kalb ve vücudu huzura erdirir.” Çünkü dünya sevgisi ve bağlantısı kalb ve cismi yorar, dünya sevgisi ve malı için didinip yorulan kişinin cismi, organları bütünüyle gevşer, zahidin aksine ölü gibi yatar. Zâhid ise gerek bedeni, gerekse organları rahat olarak yatar ve istediği anda hiçbir yorgunluk hissetmeden hafif olarak süratle kalkar. Zühde yapışmaksızın geceleyin kolaylıkla kalkacağını sanan kişi, çöplükte altın arayan kimse gibi, olmayacak bir şeyi istemiş olur. Buna kendisini zorlasa bile devamlı olmaz. Devamlı olsa bile o kişi hicâbtadır; Hâkk (c.c.)’a münâcattan lezzet alamaz. Bu ahidle âmel etmeyi arzu edenler, dünya sevgisini yavaş yavaş içinden atıp Allâh (c.c.)’den gayrısını düşünmemek için bir ehil şeyhe başvurmalıdır. Şeyh talebesini âmellerinde nasıl ilerleteceğini bilir, tecrübelidir. Mürid hocasının irşâd ve etkisiyle zâhid olduğu takdirde artık o yolda yürüyor demektir ve mürid sülûkunda zâhidliği daha ileriye götürürse artık o, Hâkk Teâlâ (c.c.)’un huzur meclisine varmış demektir. Böylece müridin önünde ve üstünde görmesine mani olacak bir örtü (hicâb) bulunmaz. İlâhî çevredeki huzur meclisinde bulunanlardan o tad ve lezzeti alınca, dünya ve âhiret nimetlerinden yüz çevirir, Râbbinin huzurunda durmaktan başka bir şey düşünmez olur. (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.135-136)