Farklı vücut ve ruh yapılarıyla kadın ve erkek evlilikte bir bütünlük oluştururlar. Bu farklılıkların görev paylaşımında göz önüne alınması tabidir. Günümüzde kadının statüsü gittikçe değişmekte, daha çok aktif olmakta, çalışmaya yönelmekte ve adeta erkeksi rollere bürünmektedir. Kadını erkekten ayıran ruhi farklar bu şekilde törpülenmekte, kadın da anneliğe mahsus hisler açısından fakir ve bencil olmaktadır. Böylece evde kadının hakim olduğu “anne tipi aile”ler gittikçe artmaktadır. Halbuki bir yaşında, annenin çocuğa karşı ilgi ve bakımı, desteği uygun doyum sağlayabilecek seviyede ise çocuk gelecek gelişim basamaklarını kolay aşar. Anne otoriter, erkek rolünü üstlenmişse; çocuğa yeterli duygusal doyumu sağlayamaz. Araştırmacı Pitts’e göre; otoritenin kimde olduğunun bi linmesi gerekir ve otorite aile refahını sağlayan kişiye verilmelidir. Otorite olmayıp, aile çevresinde anneye ve babaya ait iki ayrı kaide ve yasak topluluğu olursa, çocuk neye itaat et· mesi gerektiği hakkında bir fikir edinemeyecektir. Bu halde çocuk hangi tarafı memnun edeceği konusunda tereddüte düşer. Daha sonra bu ikiliği kendi menfaatleri doğrultusunda kullanarak, çok zararlı özellikler ve bozuk bir şahsiyet geliştirir. Aslında her grubun bir başkanı olur ve bu bellidir. Yönetim kurulu başkanı olmayan bir firma veya komutanı olmayan bir ordu anlamsız, beceriksiz olur ve çabucak parçalanıp dağılır. Aynı durum aile için de geçerlidir. Ailenin bir lidere ihtiyacı vardır, çünkü bu bir iştir ve meşguliyettir. Kutsal kitabımıza göre de ailenin başkanlığını erkeğin, kocanın, babanın yapması gerektiği anlaşılır. Tabii babanın aile reisi olması demek annenin hiçbir fikir beyân edemeyeceği anlamına gelmez. Annenin, ailenin bir ferdi olarak (özellikle evin içiyle ilgili hususlarda) fikri alınır. Böylece her fert kendine göre görev almış olur. (Prof. Dr. Sefa Saygılı, Evlilikte Mutluluk Sanatı, s.39-41)