Bayram, bir refâh ve sevinç günü demektir. Resûl-ü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, Medine-i Münevvere’ yi teşrif edince ahalisinin senede iki bayram, eğlence, sevinç günleri olduğunu anlayıp, “Allâhü Teâlâ size o iki bayram günlerine bedel, onlardan daha hayırlı iki bayram günleri ihsân buyurmuştur.” diye müjdelemiş, o günlerin Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı günleri olduğunu haber vermiştir. Kendilerine Cuma namazı farz olan kimselere, Cuma namazının farz olma ve edâ şartları dairesinde, Ramazan ve Kurban Bayramı namazları vaciptir. Yalnız Bayram namazlarında hutbeler, vacip olmak üzere şart değildir. Bilakis bu namazlardan sonra hutbe okunması bir sünnet-i seniyyedir. Bayram namazları ikişer rekâttır. Ezân ve ikâmet bulunmaksızın, cemaatle aşikare okuyuşla kılınır. Kurban Bayramı namazını ilk vaktinde kılmak, Ramazan Bayramı namazını da biraz tehir etmek, geciktirmek müstehaptır. Hz. Ebû Hûreyre (r.a.) ’den rivâyet edilmiştir: Resûlullâh (s.a.v.) bir Cuma günü şöyle buyurdu; “Ey müslümanlar topluluğu! Allâhü Teâlâ, bu günü sizin için bayram yapmıştır. O halde bugün gusledin ve misvâk kullanmaya özen gösterin.” (Taberâni) Bayram günlerinde erken kalkmak, yıkanmak, misvâk kullanmak, güzel kokulu şeyler sürünmek, giyinmesi mübâh elbiseleri herkesin haline göre en güzelini giymek, Hâkk Teâlâ ’nın nimetlerine şükür için ferâh ve sevinç göstermek, rastgele din kardeşine karşı güler yüzlü bulunmak, mümkün mertebe fazla sadaka vermek güzel görülmüştür. Bayram günlerinde iyi ve güzel elbise giymek mübâhtır. Fakat böyle elbiselerle daima bezenip durmak uygun değildir. Bu bir gurur eseri olur ve çok kere muhtaç durumda olanların kinini çeker. Böbürlenmek ve büyüklenmek için elbise giymek ise mekruhtur. Bayram gecelerini ibâdetle ihyâ etmek ise müstehaptır. (Ömer Nasûhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli, s.180-183)