Teyemmüm bir niyet ve iki vuruştan ibarettir. Birisiyle yüzünü diğeri ile iki ellerini dirsekleriyle beraber mesheder. Cünüplük ve abdestsizlik için teyemmüm etmek aynıdır. İmam-ı Âzam Ebû Hanife (r.a.)’a göre; toprak, kum, taş (tozu), kireç, alçı, sürme ve zırnık gibi yerin cinsinden olan her şeyle teyemmüm etmek caizdir. Bir kimse, misafir olduğu halde veya şehir haricinde olup, şehir ile bulunduğu yerin arasında bir mil (dört bin adım) yahut daha fazla mesafe bulunursa ya da suyu bulabiliyor da, suyu kullandığı takdirde hastalığının artacağından, veya cünüp olan şahıs soğuk su ile yıkandığı takdirde öleceğinden veya hastalanacağından korkarsa, o zaman temiz toprak ile teyemmüm eder. Teyemmümde (farz olan hangi ibadeti yapmak için teyemmüm ediyorsa onun için kalben) niyet etmek farzdır. Abdestte ise müstehaptır. Abdesti bozan her şey teyemmümü de bozar. Ayrıca kullanmaya gücü yettiği takdirde suyu görmek de teyemmümü bozar. Teyemmüm ancak temiz toprakla caiz olabilir. Başta suyu bulamayıp da vaktin sonunda bulmasını ümit eden bir kimseye namazı vaktin sonuna doğru geciktirmek müstehap olur. Bir teyemmümle istediği kadar farz ve nafile namazı kılabilir. Abdest almakla meşgul olduğu takdirde bayram namazının kaçırmaktan korkarsa teyemmüm ederek namaz kılar. Cuma namazına gelen, abdestle meşgul olduğu takdirde namazının geçmesinden korkarsa bile teyemmüm etmez, ancak abdest almak mecburiyetindedir. Cumaya yetişirse kılar, yetişemezse öğle namazını dört rekât olarak kılar. Bunun gibi vaktin darlığından dolayı abdest alıncaya kadar vaktin çıkmasından korkarsa bile teyemmüm etmez, ancak abdest alıp namazını kaza olarak kılar. Eğer (yol) arkadaşında su varsa teyemmüm etmeden önce suyu istemesi lâzımdır, vermediği zaman teyemmüm edip namazını kılar. (Ebu’l Hasan Kudûri, Kudûri Tercümesi, s.15)