Sünnete Tabi Olup Bidatlerden Kaçınmak
Sünnete Tabi Olup Bidatlerden Kaçınmak başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Resûlullâh (s.a.v.)’in bizden aldığı ahidlerden biri de şudur: Bütün sözlerimizde, işlerimizde ve inançlarımızda sünnete tâbi olacağız. Herhangi bir iş hakkında Kitab ve Sünnetin ne dediğini, İcmâ ve Kıyâs’ın ne olduğunu bilmiyorsak o işi yapıp yapmama hususunda tevâkkuf ederiz (bekleriz). Sonra bakarız: Eğer bazı âlimler o işi güzel görüyorlarsa, Resûlullâh (s.a.v.)’in huzûr-ı manevisine sığınarak o işi yaparız. Bu kadar incelememizin nedeni, Şeriat-ı Mutahhara’da bir bid’atin çıkmaması içindir.
İrbaz ibn Sâriye (r.a.) şu hadîsi rivâyet etmişlerdir: “Efendimiz (s.a.v.), bir vaazında bizlere hitap etmişti. Bu vaazı bizleri duygulandırmış, gözlerimiz yaşarmış, kalplerimiz ürpermişti. Efendimiz (s.a.v.)’e, “Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.), bu vaazın bizlere vedalaşır hissini vermiştir; bizlere bir nasihâtte bulunun” diye rica ettik. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de bunun üzerine: “Allâh (c.c.)’dan sakınmanızı, emirlerini dinleyip ona itaat etmenizi öğütlerim ve vasiyet ederim. Başınıza tayin edilen kumandan, azaları kesik Habeşî bir köle dahi olsa (emirlerine) kulak verip itaat etmenizi tavsiye ederim. İçinizden yaşayacak olanlar pek yakında birçok ayrılıklar görecekler. Öyle bir devirde sünnetime ve hidayete erdirilmiş olgun halifelerin yoluna azı dişlerinizle (bütün gücünüzle) sarılınız. Dinde yeni ortaya çıkan veya çıkacak bid’atlerden sakınınız. Her bid’at bir sapıklıktır. Her sapıklığın sonu da ateştir” buyurdu.
İbn Ebi’d-Dünya ve Hâkim (r.âleyh), şu hadîsi naklederler: “Kim ki iyi ve helâl yiyip sünnetle amel ederse, çevresindeki insanlara (komşularına) emniyet telkin ederse o kişi cennete girer.” Bu hadîsi Efendimiz (s.a.v.)’den duyanlar, “Ey Allâh’ın Resûlü (s.a.v.), bu gün için böyle kimseler çoktur” deyince, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de: “Evet dediğiniz doğrudur, yalnız benden sonra gelecek kavimlerde bu gibilerin sayısı azalacaktır” buyurmuştur.
(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.40-45)