Veliler Günâh İşler mi?
Veliler Günâh İşler mi? Veli günâh işleyebilir ama günâhta ısrar edemez. Ederse makâmlarından alaşağı edilir.
Günâhlardan masumiyet yalnız peygamberlerin özelliklerindendir. Velilerin günâh işlemediklerini iddia etmek küfürdür. Ancak, günâh işlemekle günâhlarda ısrar etmeyi birbirine karıştırmamak gerekir. Veli günâh işleyebilir ama günâhta ısrar edemez. Ederse makâmlarından alaşağı edilir. Günâh deyince aklımıza hemen fizikî organlarla yapılan günâhlar gelmemelidir. Zira dış organlarla günâh işlemekten caydıran müeyyideler pek çoktur. Büyük tanınan zâtlar her zaman kamunun gözetim baskısı altındadır. Bunun için onların durumları daha çok manevî açıdan değerlendirilmelidir. Çünkü günâh, yalnız gözle görülen yasakları irtikâp etmek değildir. Hased, çekememezlik, kibir, başkalarını beğenmeme, riyâ, desinler-duysunlar vesaire hislerin herbiri de büyük günâhlardandır ve bu kötü fiillerden peygamberlerden başkası doğrudan korunmamıştır. Yani bir peygamber için kibir söz konusu değildir, kibre kapılacağı an hemen ilâhi himaye imdadına yetişerek kibir göstermesini engeller. Ama bir veli kibir gösterdiği zaman böyle bir himayeden mahrumdur. O, irâdesi ile baş başa bırakılmıştır, her an nefsiyle çarpışma durumundadır. Ancak bu tür duygular velileri yükseldikleri mertebelerden hemen indiremez. Velilikte nefisle mücâdele esas ve süreklidir.
Binâenâleyh bu gibi duygulara, müptelâ kılınan ve kılınması muhakkak olan bir Allâh dostu hemen tevbeye başvurur, şeytandan Allâh (c.c.)’a sığınır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen şöyle buyrulur: “Takvâya erenler yok mu? Onlara, Şeytân’dan herhangi bir arıza iliştiği zaman Allâh’ın emir ve yasak ettiği şeyleri iyice düşünürler. Bir de bakarsın ki onlar hakikâti görüp bilmişlerdir bile.” (Araf s. 201)
Bu âyette Allâhü Te‘âlâ, takvâlarına, kendisinden hakkıyla korkmalarına rağmen müttakilerin, yani Allâh dostlarının şeytânın vesveselerinden kurtulamayacaklarını, fakat iyice düşündüklerinde onun vesvesesini, idlâl (doğru yoldan çıkarma) ve iğvâsını (yolunu şaşırtma) bertaraf edebileceklerini, dost saflarında kalabileceklerini açıklamaktadır.
(İmâm Şaranî, Selef-i Sâlihîn’in, Evliyâullah’ın Yüce Ahlâkı, s.21)