Sahte Şeyhlerin Dine Verdikleri Zarar

Sahte Şeyhlerin Dine Verdikleri Zarar. Sahte şeyhlerin İslâm dinine vermiş olduğu zararı hiçbir din düşmanı vermemiştir. Din kisvesi altında, Müslümanların tertemiz duygularını istismâr edenlerin bu yolda kazanmış oldukları her türlü mal, para fahişelerin kazançları ile aynı kategoride değerlendirilir.


Sahte şeyhler, genelde geçmişteki iyi kişileri ve halkın evliyâ olarak bildiği kişileri ileri sürerek; kendilerinin de evliyâ ve şeyh olduğunu iddia ederler. İmâm-ı Gazâlî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Havada uçan, suyun üzerinde yürüyen veya ateş yiyen veyahut da bunlardan başka harikulâde haller gösteren bir şeyhi gördüğün zaman onu iyi araştır… O şeyh, eğer Allâh (c.c.)’un farzlarından ve Resûlullâh (s.a.v.)’in sünnetlerinden birini terkediyorsa yalancıdır, düzenbazdır. O evliyâ değildir. O şeyhin işleri asla kerâmet değildir; belki istidrâçtır…”


İmâm Rabbânî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Ermeyen sahte bir şeyhin çevresinde bulunmak ve onunla sohbet etmek ve ona bağlanmak, zehirli bir kılıç ile yaralanmaktan daha beterdir. Zehirli kılıç insanın maddî hayatını alır, sahte şeyhler, insanın manevî hayatını öldürür.” İsmail Hakkı Bursevî (k.s.) Hazretleri de şöyle buyurmuştur: “Babadan miras yoluyla şeyhlik iddia edenlere asla iktidâ etmemek, uymamak ve onlara tabi olmamak gerekir. Bunların hakîkat âlemine götüren tarikatta, bir hidâyet ve nasipleri yoktur. Bunlara, yâni miras yoluyla şeyhlik makâmına oturanlara uymak uygun değildir… Bunlara uymak ve onlara mürid ve talebe olmak caiz değildir.” (Rûhu’l-Beyân Tefsiri, 1.c., 274.s.)


Sahte şeyhlerin İslâm dinine vermiş olduğu zararı hiçbir din düşmanı vermemiştir. Din kisvesine bürünüp, saf Müslümanların tertemiz duygularını istismâr eden insanların bu yolda kazanmış oldukları her türlü mal, para ve maddî çıkar, fahişelerin kazançları ile aynı kategoride değerlendirilir. Merhum Ziyâ Paşa, fuhuş yapılarak kazanılan mal ile din alet edilerek kazanılan para ve mala şöyle lanet okumaktadır: “Lanet ola ol mala ki, tahsiline anın Ya din ola, ya ırz-u namus ola alet.”

(Ömer Faruk Hilmi, Sahte Şeyhlerin Hükmü ve Akibetleri)