Ebû Musa (r.a.)’dan, Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki: “Bir adamda kucak dolusu dirhem (para) olsa da onları dağıtsa, başka biri de Allah (c.c.)’yu zikretmekle meşgul olsa, Allah (c.c.)’yu zikretmekle meşgul olan daha üstündür.”(Taberarıi, Dürrü Mensur)
Allah (c.c.) yolunda mal harcamak çok büyük bir şey olmasına rağmen, Allah (c.c.)’yu zikretmek daha üstündür. O halde Allah (c.c.) yolunda malını harcamanın yanı sıra kendisine bir de Allah (c.c.)’yu zikretmek nasip olan bir zengine ne mutlu!
Bir hadiste şöyle buyurulmaktadır: “Her gün Allah (c.c.) tarafından kullara ihsan ve ikramda bulunulur. Herkese kendi haysiyetine göre az veya çok bir şeyler nasip olur. Ancak hiçbir ihsan, Allah (c.c.)’yu zikretmek için insana tevfik verilmesinden daha üstün değildir.”
İşi ve gücüyle meşgul olan,daima ticaret, ziraat ve memurlukla uğraşanlar, vakitlerinden birazını Allah (c.c.)’yu zikretmek için ayırmış olsalar, bedavadan bir kazanç elde ederler. Gece ve gündüzün yirmi dört saatinden birkaç saatini bu iş için ayırmak zor bir şey midir? Zaten vaktimizin çoğu lüzumsuz ve boş işlerde geçmektedir. Böyle kazançlı bir iş için zaman ayırmak neden zor olsun ki?
Bir hadiste Resûlullah (s.a.v.)buyuruyor ki: “Allah (c.c.)’nun en iyi kulu, Allah (c.c.)’yu zikretmek için ayı, güneşi, yıldızları ve gölgeyi araştıran kimsedir” (Müslim) Yani zikir ve ibadet vakitlerine dikkat eden kişi demektir. Gerçi zamanımızda saatler ve zamanı gösteren aletler buna ihtiyaç bırakmamıştır. Ama yine de onları kısaca tanımak güzel bir şeydir. Çünkü saat bozulduğu veya yanlış gösterdiği zaman ibadet vakitleri kaçırılmamış olur.
Bir Hadis-i Şerifte şöyle buyuruluyor: ‘‘Yeryüzünde Allah (c.c.)’nun zikredildiği toprak parçası, yedi kat altına kadar diğer toprak parçalarına karşı övünür” (Buhari, Müslim)
(Zekeriyya Kandehlevi, Amellerin Fazileti s. 396-397)