Hazret-i Zeyd (R.A.)’in Ahzâb Sûresinde ism-i âlîsi sarâhaten zikr olunmuşdur. Üsâme (R.A.)’in babasıdır.
Zeyd’in vâlidesi câhiliyyet zamanında mensûb olduğu Benî Ma’n âilesini ziyârete giderken sekiz yaşında oğlu Zeyd bir süvâri tarafından esîr edilip Mekke’ye getirilmiş, Hakîm bin Haram tarafından halası Hadîcet’ül-Kübrâ (R.A.)â için iştirâ edilmiş ve Hazret-i müşârun ileyhâ dahî Hazret-i Nebiyy-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz’e hîbe eylemişdi.
Babası Hâriset’ül-Kalbî de: “Zeyd’e ağladım ve ne olduğunu bilemedim, ümîd olunur, sağ mıdır, yoksa eceli gelmiş midir? Güneş tulû’ ederken onu bana andırır, gurûb zamanı da, Zeyd’in tezekkürü ârız oluyor, rüzgârlar da onun zikrini tehyîc eder, onun üzerine benim huzn ü havfim ne kadar mümteddir!” diye beyitler söyleyerek ağlamakda iken Zeyd’in Nezd-i Risâletpenâhî de olduğunu kendi kabîlesinden Hacc mevsiminde ziyârete gelenlerden işidince Mekke’ye gelib Hâne-i Saâdet-i Nebevî’de oğlu Zeyd ile buluşmuş idi.
Hazret-i Rasûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz de Zeyd’i, babasına gitmek veyahud kendi yanlarında kalmak husûsunda tahyîr buyurduklarında Zeyd:
“Yâ Resûlallah! Sizin üzerinize hiç kimseyi tercih edemem, benim anam da babam da sensin!” demiş. Bunun üzerine Rasûlullah (S.A.V.) de Zeyd’i bir taş üzerine çıkararak arab örfüne göre:
“Huzzâr-ı Kirâm! Şâhid olunuz ki Zeyd benim oğlumdur!” buyurmuş. Bu sûretle Nezd-i Risâletde kalmış, Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de veled-i ma’nevî ittihâz buyurmuşdur.
Zeyd ibn-i Hârise (R.A) en evvel îman edenlerin üçüncüsüdür.
Bedir Harbinde bulunub müjde haberini Medîne’ye götürmüşdür.
Sallallahu Teâla aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri tarafından:
“Sen bizim kardeşimiz ve efendimizsin” taltîf-i azîmine mazhar olmuşdur.
Zeyd ibn-i Hârise (R.A.) Bedir’den i’tibâren Mu’te harbinde şehîd oluncaya kadar bütün gazâlarda bulunmuşdur. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz’den geri kaldığı zamanlarda muhakkak Zeyd’i Medîne’de vekil bırakmış bulunurdu.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (K.S.),
Ashâb-ı Kirâm (R.A.), S. 359-360)