İbn-i Abbas (R.A)’dan rivayet edildiğine göre: Zemzem suyu, içildiği şey içindir:
Onu, şifa bulmak için içersen, Allah sana şifâ verir. Onu, korunma isteklisi olarak içersen, Allah seni, korur. Onu, susuzluğunu kesmek için içersen, Allah, senin susuzluğunu keser. Eğer, Onu, karnını doyurmak için içersen, Allah seni doyurur. O, Cebrail (a.s.)’in ökçesi ile vurup yerden çıkardığı ve İsmail (a.s.)’i suladığı sudur.
Zemzem, yalnız suya kandırıcı değil, aynı zamanda, karnı doyurucudur da. Bunun için, cahiliyye devrinde Zemzem’e (Şubâ’a) denirdi. Zemzem’in ismi olan (Şubâ’a) doyduktan sonra arta kalan yemek demektir.
Peygamberimiz (S.A.V)’in, İslâmiyeti yaymağa çalıştığı ilk sırada Peygamberimiz (S.A.V)’e görüşmek için Mekke’ye gelip, geceli gündüzlü otuz gün, susadıkça ve acıktıkça Zemzem suyu içmekle iktifa ettiğini ve hiç de, zayıflamadığını ve aksine, semizlediğini söyleyen Ebûzerr’ül Gıfârî (R.A)’ye Peygamberimiz (S.A.V) “O, gerçekten mübarek, gerçekten doyurucu yemektir!” buyurmuştur.
Hazret-i Abbas (R.A) da “Cahiliyye devrinde insanlar, Zemzem kuyusundan su içmekte birbirleri ile yansırlar, -çoluk- çocuklu iseler, birlikte Zemzem kuyusuna gidip ondan içerler, bu kendileri için, sabah içkisi olurdu. Biz Zemzem suyunu, çotuğumuza çocuğumuza bir yardım sayardık” demiştir.
(M. A. Köksal, İslâm Tarihi)