Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere vasiyetlerinden biri de, içinde yaşadığımız zamana sövmemek hakkındadır. Zamana sövmek açık bir küfür sayılır. Bu âhde avâm ve fasıklar yanında salih ve bilgin kişiler de ihânet etmektedirler. Bunlar kendi aralarında şöyle konuşurlar: “Zamanımız kötü zamandır, zamanımız uğursuzluk, belâ ve musîbet zamanıdır” diyerek zamana sövmektedirler. Hâlbuki şer ve hayır fiili, zamanın fiili olmayıp, bu işle mükellef olanların işidir. Bu nedenle bir şair şu meâlde bir şiir söylemiştir: “Utanç verici bir iş yapar, zamanımızı söverek suçlarız. Ayıp bizde; zamanın bizden başka ayıbı yoktur.” Hadîste şöyle buyurulur: “Âdemoğlu, Allâh (c.c.) dünyaya lânet etsin dediğinde, dünya: “Râbbine âsi olanımıza Allâh (c.c.) lanet etsin” diye cevâb verir.” Bunu böyle anlamalıyız. Şer’î kötülüğü, uğursuzluğu zamana değil, dünyada yapılacak işleri göreceklere yükle. Kendi nefsinin ne olduğunu biraz düşünen bir kimse, kendinin elinden çıkan ma’siyetlerin (günâhların) Allâh (c.c)’un hüküm, kader ve kazâsı altında bulunmuş olduğunu görür. Bir insanın bunları kendinden uzaklaştırması mümkün olmadığı gibi, bunları işlediği takdirde, verilecek cezayı da üzerinden atamaz.

Yine bir diğer hadiste Efendimiz (s.a.v.) zamana sövmememizi şöyle emrediyor: “Hâkk Teâlâ buyurur: “Âdemoğlu zamana sövmektedir. Hâlbuki zaman benim! Gece ve gündüz, benim elimdedir.”

Müslim (r.âleyh) şu hadîsi anlatır: “Hiç kimse zamana sövmemelidir. Çünkü zaman, Allâh (c.c.)’dur.” Hâkim şu hadisi anlatır: “Hâkk Teâlâ buyurur: “Âdemoğlunun zamandan ümitsizim demesi, beni gücendirir. Hiçbiriniz vay zamanın hüsranına, demeyiniz. Zira zaman benim. Zira gecenizi gündüze, gündüzünüzü, geceye çeviren benim.” Beyhaki (r.âleyh)’in rivâyeti ise şöyledir: “Zamana dil uzatıp sövmeyiniz. Hâkk Teâlâ buyurur: “Zaman benim, gündüz ve geceleri ardı ardına yenilemekte ve eskitmekteyim. Padişahları da ardı ardına getiren benim.”(İmâm Şaranî, Büyük Ahidler, s.971-973)

Bir Yorum Bırak