“Şüphesiz ki sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra emri arş üzerinde hükümrân olan, her işi yerli yerinde tedbir ve idare edendir.” (Yûnus s. 3)
Fahr-i Râzî’nin beyânı veçhile bu âyette “altı gün” ile murad, mikdardır. Yani altı gün mikdarı bir zamanda halketti, demektir. Çünkü ma’rûf olan güneşin arz üzerinde bulunmasıyla hâsıl olacağından âlem halk olunmazdan evvel ve güneş olmadığından, ma’rûf olan günün bulunamayacağı cihetle “gün” tâbiri bu makamda mikdara mahmuldür. Allâh te‘âlâ bu âlemi ân-ı vâhidde halketmeğe kâdir iken altı gün mikdarı bir zamanda halkettiğini beyân ile kendinin fâil-i muhtar olduğuna işaret buyurduğu gibi kullarına her umur ve ahvâlde teenni eylemelerini dahi işaret ve tavsiye buyurmuştur. Mikdarı beyânda “altı” adedini ihtiyarın hikmetini Allâh te‘âlâ bilir.
Tefsir-i Hâzîn’de beyân olunduğu veçhile tedbir, işlerin sonlarına nazar ederek her şeyin hal ü şânına muvafık ve maslahata mutabık iş yapmakdır.
Cenâb-ı Hâlik te‘âlâ hazretleri arzı cumartesi günü, dağları pazar günü, ağaçları pazartesi günü, mekruhları (sevilmeyen şeyleri) salı günü, nurları çarşamba günü yarattı ve hayvanları perşembe günü yaratıp yeryüzüne yaydı, Âdem’i de cuma günü ikindiden sonra yarattı. Cenab-ı Hakk’ın yaratma işi cuma günü ikindiden akşama kadar, son saatine kadar devam etti.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu  (k.s.),
Yûnus ve Hud Sûreleri Tefsiri, 8.s.)